Pinterest’i artık duymayan kalmadı ama ben yine de kısaca
bahsedeyim. Pinterest, tamamen görseller üzerine kurulu, internette dolaşırken
orada burada gördüğünüz görselleri çeşitli kategoriler altında
toplayabileceğiniz, bana kalırsa son zamanların en başarılı ve keyifli “boş
zamanları geçirme” icatlarından biri. Şahsen ben artık beğendiğim görselleri
bilgisarımda dosyaların içinde toplamak yerine Pinterest’te saklıyorum. Uzunca
bir süredir günde en az 4 defa girdiğim ve insanların oluşturduğu kategorilerin
içinde resmen kaybolup saatler harcadığım bu sevimli sitedeki hesabımı sizlerle
paylaşmadığım ise kafama yeni dank ediyor. Gitmek istediğim yerleri, hastası
olduğum aksesuarları, ağzımın sularını akıtan ayakkabıları, zaman zaman kendi
çektiğim fotoğrafları ve daha bir dolu şeyi paylaştığım Pinterest hesabımı
takip etmek isterseniz, sizi buraya alalım: http://pinterest.com/lizardqueenblog/
30 Eylül 2012 Pazar
23 Eylül 2012 Pazar
SineModa: Moonrise Kingdom ve Suzy Bishop Stili
The Royal Tenenbaums’u izleyenler Margot Tenenbaum’u yakinen tanırlar. Sinema dünyasının moda ikonlarından birisidir kendisi. Bu hafta sonu yönetmeni, senaristi kimmiş diye bakmadığım Moonrise Kingdom adlı filmi izlerken de 12 yaşındaki Suzy Bishop karakteri için “Resmen Margot Tenenbaums’un çocukluğunu yapmışlar” diye geçirdim içimden. Depresif, sorunlu, gotik halleriyle Suzy, Margot’un birkaç boy küçüğüydü sanki. Filmin ardından “Kimmiş bu harika filmin yönetmeni?” diye bilgisayar başına oturduğumda her şey yerli yerine oturuverdi; çünkü iki filmin yönetmeni de aynı kişiydi.
Suzy ile Margot’u benzetmemin tek sebebi karakterleri ve
tavırları değil elbette. Suzy de en az Margot kadar stil konusunda ilham
verici. Aslında çok fazla kıyafet değiştirmiyor, tüm film boyunca aynı model
elbisenin farklı renklerini giyiyor; kolları ve yakası beyaz olan elbiseler. Bu
elbise modeli ise Catherine Deneuve’un Belle de Jour filmindeki siyah YSL
elbisesini çağrıştırıyor bana hemen. Bu elbiseyi tamamladığı beyaz dizüstü çorapları, film boyunca “sunday school shoes” diye bahsedilen oxford
ayakkabıları ve retro saçlarıyla Suzy Bishop, Margot Tenenbaums kadar stil
sahibi bir karakter.
Ben filmi de Suzy’yi de çok sevdim. Bir kere Suzy’nin en
sevdiği albüm
Françoise Hardy’e ait, bir kere Suzy fantastik ve bilim kurgu türünde kitaplar okumayı çok seviyor, bir kere Suzy evden kaçıp ıssız yerlerde kamp
yapmaya giderken yanına kamp esnasında ihtiyacı olabilecek şeyleri değil de
plaklar, kitaplar gibi en sevdiği şeyleri ve kedisini alıyor, nasıl sevmem.
Fotolar: Zap2it, W Magazine, Deadspin
2 Eylül 2012 Pazar
STYLE QUEEN: Hot Sox Çoraplarım
Biri şöyle demiş ekşi sözlük'te:
"Çorap denilen şeyin önemi, esas insan kendi kendine yalnız kaldığında ortaya çıkar. Ayaklarınızı karnınıza çektiğiniz vakitlerden birinde, gözleriniz nemlenirse bir an, şöyle bir bakıverin çoraplarınıza. Sevdiğiniz bir çizgifilmin kahramanı sizi anılardan anılara sürükleyip güldürebilir ya da gördüğü renklerde ebemkuşağının peşine düşebilir insan. Yani çıplak ayaklarınızda sadece tırnaklarınıza bakıp daha da kederleneceğiniz yere, sıcacık ayaklarınızdaki çoraplarınıza bakıp neşelenebilirsiniz. Sırf bunun için bile dünya nimetleri listesinde, kafaya oynayabilir."
Bunun üzerine daha ne denebilir, bilmiyorum. Ama beni güldürecek, ebemkuşağının peşine düşürecek, yaz kış demeden hayatıma renk katabilecek çorap markası hangisidir, gayet iyi biliyorum: Hot Sox. Hot Sox bugüne kadar gördüğüm en eğlenceli ve en "ay ben bunların hepsini istiyorum"lu çorap markası. Ayaklarınızdan taşan baykuşlar, cupcake'ler, flamingolar, Noel Baba'lar adeta size bakıp "Bugün güzel bir gün olacak" diyor.
"Ay bu mu, yoksa şu mu, yok yok bu, ama şu da olsun, ama bu da çok güzelmiş"le geçen koca bir günün ardından verdiğim sipariş dün elime ulaştı: Tarihin en güçlü kadınlarından biri olan Frida Kahlo'lu ve her sabah bana "Miyavdın" diyecek kedili çoraplarım. Eğer çorapların da sabah dinlediğimiz müzikler gibi etkisi varsa tüm günümüze, kedi gibi yaramaz ve Frida Kahlo gibi tutkulu günler beni bekliyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)