27 Nisan 2012 Cuma

SineModa: New Girl Jess


Yıllardır beraber olduğu adam tarafından aldatılmış, 20’li yaşların sonuna gelmiş bir öğretmen denilince kafada biraz sıkıcı ve bezgin bir imaj canlanabilir ama söz konusu New Girl dizisinin başkarakteri olunca işler çok farklı. Neden mi? Çünkü it’s Jess.


Zooey Deschanel’in hayat verdiği Jess Day karakteri komik, eğlenceli, durduk yere şarkılar söyleyen, enerjik, deli dolu bir karakter. Zooey tarafından canlandırıldığı için ayrıca nasıl şirin ve tatlı olduğunun belirtilmesine ise pek gerek yok sanırım. Tüm bu özelliklerinin dışında bir mühim özelliği daha var Jess’in, o da harika bir stile sahip oluşu.


Zooey Deschanel gibi her şeyi kendine yakıştırmayı başarabilen bir isimle zaten 1-0 önde başlıyor New Girl’ün kostüm tasarımcısı Debra McGuire. Ama kendisi de elindeki hammaddenin kıymetini biliyor, onu harika bir şekilde işliyor ve ortaya izlemesi müthiş keyifli, takip edilesi bir stil çıkartıyor.


Jess’in stilinde ilk göze çarpan özellik renkler ve bu renklerin kullanımı oluyor. Birbirine kontrast birçok renk bir arada, ama asla gözleri yormadan kullanılıyor. Debra McGuire bu renk cümbüşünü Crayola kalemlerine benzetiyor ve ekliyor: “Jess’in stili genç, feminen, eğlenceli ve oyuncu.  Ayrıca içinde seksilik de var ama bunu asla gözünüze sokmuyor.”


Jess’in gardırobunun olmazsa olmaz parçaları 50’li yıllara gönderme yapan elbiseler, puantiyeler, rengarenk babetler, kitten heels dediğimiz minik topuklu ayakkabılar, saç bantları ve kemerler. Çok ünlü tasarımcılardan da giyiniyor, H&M ve Forever21 gibi markalardan da.  Vintage parçalar ise favorileri. Söz konusu ayakkabı olunca da en çok Chromatic Gallerie’yi seviyor. 


Debra McGuire “O saçları, o gözleri, o yüzü… Üzerine ne geçirse ışıldıyor” diyor Zooey için. Haklı. Jess de bunun harika bir kanıtı. Renkleri karıştırmaktan korkanlar, lady like stilinde kendisine örnek alacak birini arayanlar günde bir doz almalı.

Fotolar: Tvdea, Zimbio, WWZDW

24 Nisan 2012 Salı

FASHION IN MOTION: Happy Birthday Mr. Zipper!


Sıradan bir güne hazırlık. Kahve suyunu ısıtma, gazetelere göz gezdirme, duş alma ve giyinip çıkma. Ayna karşısında en sevdiğiniz elbisenizi giyiyor ve fermuarını çekip kendinize şöyle bir bakıyorsunuz, ama yok, bugün bu elbisenin modunda değilsiniz. Belki de yeni aldığınız pantolonu giymelisiniz. Pantolonu giyiyor, fermuarını çekip düğmelerini ilikliyor ve kendinizi yeniden bir süzüyorsunuz. Artık eminsiniz; bugün kesinlikle etek giymek istiyorsunuz. Pantolonu çıkartıyor ve mini eteğinizi giyip fermuarını çekiyorsunuz. Şimdi nasıl? Fena değil, “Ama biraz daha 50’ler olsa?” diyor içinizden bir ses. İçinizdeki sesi dinliyorsunuz ve siyah korsenizi üzerinize geçiriyorsunuz hemen, fermuarını çekiyor ve iplerini bağlıyorsunuz arkadan. Altına da yüksek belli siyah kloş bir etek giyiyorsunuz. Evet, oldunuz. Bugün kesinlikle böyle hissediyorsunuz. Kıyafetinize biraz da renk katmalısınız ama. Kırmızı ruj ile kırmızı ayakkabı mesela? Kırmızı bootie’lerinizi geçiriyorsunuz ayağınıza ve fermuarını çekiyorsunuz. Kendinizi modern zamanların Dorothy’si gibi hissediyorsunuz. Telefonu, defteri, cüzdanıanahtarları ve bir de tabii kırmızı ruju çantaya atıyor, fermuarını kapatıyor ve evden çıkıyorsunuz. Artık dans etmeye hazırsınız.

Hemen hemen hepimizin her gün tekrarladığı bu sıradan günde fermuarla olan münasebetimiz sizlerin de dikkatini çekti mi? Bavullarda, çadırlarda, uyku tulumlarında, pantolonlarda, çantalarda, elbiselerde ve daha pek çok şeyde kullanılan ve farkında olmasak da hayatımızda mühim önem taşıyan fermuarın yaratıcısı Gideon Sundback’ın doğum günü bugün. Günde en az on kere yaratmış olduğun şeyle yakın ilişkiler kurduğumdan ve o olmasaydı ne yapacağımı dahi bilemediğimden teşekkürü sana borç bilirim. İyi ki doğdun!


Foto: Ecouterre

22 Nisan 2012 Pazar

FLASHIONBACK: 60'ların 'Mini'lerine Sahip Çıkan Kadınları


60’lar; The Beatles, Twiggy, mop-top denilen saç kesimi, John F. Kennedy suikastı, renkleri keşfeden erkekler, Penolope Tree, mod’lar, The Factory, Veruschka ve pek tabii mini mini etekler demek. 60’lar; gençlerin kendi bireyselliğini keşfettiği, anne ve babalarının bir kopyası olmak zorunda olmadıklarını fark ettiği, kendi politik görüşlerinin olduğu, kadınların mutlu ev kadınları olmak dışında başka şeyler de olabileceklerini anladığı ve iş hayatına atıldığı, üniversiteye başvuran kadın sayısında artışın yaşandığı yıllardı ayrıca. Gençler özgürlüklerini keşfetmişlerdi. İşte böyle bir dönemde çıktı mini etek ortaya ve giyilecek bir şey olmanın ötesinde, kadınların özgürlük hareketinin de bir sembolü oldu.

Ama moda dünyası durur mu? Asla. Mini eteğe “Sen miadını doldurdun, artık tacını devretme zamanın geldi” dedi ve 60’ların sonu, 70’lerin başında midi boy eteği tahta çıkartmaya karar verdi. Kadınlar mini etekleriyle mutluydu ama moda teknesinin de bir şekilde yürümesi gerekiyordu. Bu da ancak onları yeni şeyler almaya zorlamakla olabilirdi. Böylelikle midi boy eteğin kadınlar arasında popülaritesini arttırmak için çalışmalar başladı. Mesela Bergdorf Goodman, tezgahtarlarının midi boy etek giymesi gerektiğine dair bir kural koydu.


Lakin 60’ların kadınları özgürlüğün tadını almışlardı bir kere. Başlarına buyruklardı, ne istediklerini biliyorlardı ve birilerinin onlara bir şeyler dikte etmesinden hiç hoşlanmıyorlardı. İşte bu yüzden kendilerine Girls Against More Skirt (GAMS) diyen bir grup mini-sever aktivist, 1970 yılında sokaklara döküldü; uzun etekleri protesto ediyor, mini eteklerine ve onun simgelediği özgürlüklerine sahip çıkıyorlardı, “Minis Are Truth, Keep the Mini on the Market” sloganları eşliğinde.

Bu görmüş olduğunuz fotoğraflar da GAMS’in o eyleminden günümüze kalan hatıralar ve insana o günlerde yaşamış olmayı dilemek için bir neden daha veriyorlar.

Fotolar: Flickr

20 Nisan 2012 Cuma

KAŞİF QUEEN: Ginger'ın Rengarenk Dolabı


Çarşıdan aldım bir tane, eve geldim bin tane”nin biraz daha farklı versiyonuydu bizimkisi. Zeynep Altınç’ın muhteşem ayakkabılarına bakmak için gittiğim Cassette Butik’ten elimde bir çift ayakkabı ve kafamda uçuşan onlarca güzel yaka ile çıktım. Nerden çıkmıştı bu yakalar, yeniler miydi yoksa ben mi geç kalmıştım keşfetmek için, kimdi tasarımcısı? Kafamda sorular, sorular...


İşte böyle tanıştım Ginger’s Wardrobe ve yaratıcısı İnci Erdem ile. Mimar Sinan  Güzel Sanatlar Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Bölümü’nden mezun olan İnci, ardından İtalya’ya giderek ayakkabı ve aksesuar eğitimi alıyor. Geri döndüğünde ise Ginger’s Wardrobe’u yaratıyor ve pek eğlenceli, pek enerjik aksesuarlar tasarlamaya başlıyor.


İnci’nin yakınlarının kendisine taktığı isimmiş Ginger. Adını bu takma isimden alan Ginger’s Wardrobe çok ama çok yeni bir marka. Biz yaptığımız çekimde sadece yakaları kullandık ama markanın en az yakalar kadar dikkat çekici gömlekleri de var ve çok yakında ayakkabıları da görücüye çıkacak. J


Ginger’s Wardrobe; Kumpanya62, Casette Butik ve Lazy Butik’te satışta. Çok yakında Bilstore’da da karşınıza çıkabilir. Bir an önce gidin, tanışın ve Ginger’s Wardrobe tarafından yaka’lanın.

Model: Gözde Kınalı
Fotoğraflar: Gizem Dalyan

11 Nisan 2012 Çarşamba

TREND QUEEN: Saçlar Islansın!


Son birkaç gündür aniden bastıran Nisan yağmurları sebebiyle “wet-look” denilen saç stiline pek çoğumuz yabancı değiliz. Çünkü hava koşulları birçoğumuzu istemeden de olsa bu saç stiliyle ortalarda dolaşmak zorunda bıraktı. Halk arasında “sıçana dönmek” olarak tabir ettiğimiz bu modelin biraz daha itinalı yapılmış hali, yani ıslak görünümlü saç ise bu sezonun en gözde saç modellerinden biri. Üstelik oldukça da seksi.


Elie Saab’dan Giambattista Vali’ye, Alberta Feretti’den Proenza Schouler’e, Alexander Wang’den Helmut Lang’e kadar pek çok önemli ismin 2012 ilkbahar/yaz koleksiyonunda ıslak görünümlü saç modeli göze çarpıyordu.

Seksiliği ve uğraşılmamış, yıkanılıp çıkılmış gibi gözükmesi nedeniyle doğallığı bir araya getiren bu saç modeli, saçlarıyla uğraşacak fazla zamanı olmayanlar için kurtarıcı bir görev üstleniyor. Gündüzden geceye geçilmesi gereken günlerde de rahatlıkla tercih edilebilir. Gündüz doğallığını, gece ise seksi yönünü ortaya çıkaracak bir makyaj ile kullanılabilir.


Aşağıda bu saç modelinin nasıl uygulanabileceğini anlatan iki video var. Videolardaki örnekler bu modelin temelini anlatıyor ama yaratıcılığın da devreye girmesiyle ortaya çok daha ilginç modeller çıkartılabilir pek tabii. İlham almak için ise 2012 ilkbahar/yaz koleksiyonlarının defile görsellerine başvurabilirsiniz.


Fotolar: Fashionising, Harper's Bazaar, Style.com

1 Nisan 2012 Pazar

Stil Günlüğü: Beril Oymak

Beril Oymak-İşletme Öğrencisi, İstanbul


Bugün ne giyiyorsun?
Havanın yağmurlu olması nedeniyle İtalya'dan aldığım Hunter'ları giymenin mutluluğunu yaşıyorum. Oldukça sık kullandığım H&M'den aldığım kırmızı çantam, Terkos Pasajı'ndan aldığım çok eski bir pantolonum ile yine Terkos Pasajı'ndan aldığım yüzüklerim, Cos tişörtüm ve H&M beyaz hırkamla beraber oldukça rahat bir günümdeyim.

Bu kombini hazırlayıp evden çıkman ne kadar sürdü?
Ne giyeceğime genelde geceden karar veriyorum, sabaha bıraktığım zaman hazırlanmam çok zor oluyor. Ama şöyle söyleyebilirim ki bu kombini hazırlamam 10 dakikamı almadı, çünkü hepsi benim kurtarıcım olan parçalar. :)

Nereye gidiyorsun?
Okula... Vaktimin çoğu, hafta içi her gün, okulda geçiyor.

Stilini nasıl tanımlarsın?
Okul hayatımın etkisi nedeniyle topuklu ayakkabı giyen birisi değilim genelde, rahat olmayı tercih ediyorum her zaman. Bir elbise ve bir ayakkabı giyip çıkan bir insan olmadım hiç; ya değişik bir aksesuar takıp farklılaştırmayı ya da elbisenin üstüne giyebileceğim ceket ve gömlek ile kat kat bir görüntü oluşturmayı sevdim hep. Annemin antika aksesuarları, vintage çanta ve kıyafetlerim beni ben yapan şeyler. Çok fazla kıyafet almaktansa; en temel şeyleri sürekli birbirleriyle karıştırıp, farklı kombinler yaratıp dikkat çekici aksesuarlarla tamamlamak, stilimin en doğru tanımı sanırım.

Nerelerden alışveriş yapmayı seviyorsun?
Kesinlikle pasajlardan ve vintage, ikinci el dükkanlardan. Tabii bir de annemin dolabından. :) Herkesin üstünde olan kıyafetleri hiç sevmiyorum, belki bu yüzden H&M, Zara gibi mağazalarda gördüğüm bir kıyafeti çok beğensem de almıyorum; sadece basic ürünlerini tercih ediyorum. İndirim zamanlarını ayrı tutuyorum tabii. Zaten bu markaları çoğu pasajda (Atlas ve Terkos) bulabiliyorum. H&M'i genelde aksesuar konusunda tercih ediyorum. Topshop en çok alışveriş yaptığım yer diyebilirim. İndirim zamanlarında Mango tek baktığım yer oluyor. Yurt dışına çıktığım zaman vintage butiklerde kendimi kaybedebiliyorum. Bunların dışında sanırım en çok annemin dolabından giyinmeyi seviyorum.


En son ne aldın?
Aksesuarsız yaşayamayan birisiyim, en son Accessorize'dan bir bileklik aldım.

Herkesin bilmediği, kendi keşfin bir alışveriş yeri önerisi?
İnternetten alışveriş yapmayı seviyorum, romwe.com'dan birkaç güzel yüzük almıştım, sanırım çok bilinmiyor. Bunun dışında Ayvalık'ta vintage çantalar satan bir dükkan var ki, burayı kimsenin bildiğini sanmıyorum. Ben de tesadüfen dükkanın bulunduğu sokaktan geçerken fark etmiştim, tarifi çok zor.

Ne dinliyorsun?
Bunu söylediğimde herkes çok şaşırıyor ama neredeyse hiç müzik dinlemiyorum. 

Ne okuyorsun?
Theo'ya Mektuplar-Vincent Van Gogh

Blog ya da web adresi?
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...