26 Ağustos 2010 Perşembe

İFW- Günseli Türkay (Rüya Kıyafetler Galerisi)

Hiç The Science Of Sleep filmini izlediniz mi? Efsane adam Michel Gondry, hayal gücünü ve her şeyin mümkün olabileceği rüyaları anlatmaya çalıştığı bu filmde rengarenk bir dünya yaratır. Bu dünyada her şey boyut değiştirir; kartondan evler, kocaman eller, kumaştan atlar vardır. Yan komşusu Stephanie’ye aşık olan Stephane, gerçek ile rüyayı ayırt edemeyen bir karakterdir, ve bir gün kız erkeğe sorar: ”Neden ben?” Erkek ise şöyle karşılık verir: “Çünkü geriye kalan herkes sıkıcı.”

Günseli Türkay’ın 2011 ilkbahar/yaz koleksiyonunu izlerken, işte bu filme gidip geldim ben. Michel Gondry gibi o da inanılmaz renkli bir dünya yaratmış, kocaman aksesuarlar kullanmış ve sanki şu mesajı vermeye çalışmıştı: “Çünkü sadece siyah ve beyaz olmak çok sıkıcı.”

Defile esnasında gerçek ile rüyayı ayırt edemeyen bir Stephane idim. Birbirinden farklı desenlerin ve renklerin bir arada kullanıldığı tasarımlar gerçek olamayacak kadar zıt, ama bir yandan da gerçek olabilecek kadar uyumluydu çünkü. Yüksek belli havuç pantolonlar, korse elbiseler ve rengarenk taytlar, yine aynı şekilde rengarenk olan ayakkabılarla bütünleşmişti. Bu renkli dünyanın yaratılmasına katkıda bulunan isimleri de es geçmemek gerek tabii: Bora Akıncıtürk ile Lavina Yelb’in dijital resimleri ve Deniz Berdan’ın kocaman aksesuarları ve styling’i. Deniz Berdan’ın blog’unu şayet takip ediyorsanız, konseptin kendisiyle ne kadar bütünleştiğini, bilmeseniz dahi bu işte bir parmağının olduğunu anlamanız olası.



İFW- Deniz Mercan (LU-Fear)

“Lüferler yok olmasın.“ Deniz Mercan’ın 2011 Yaz Koleksiyonu işte bu mesajı podyumlara taşıyordu. Rumeli Feneri’nde yaşayan balıkçı eşlerine destek olmak amacıyla başlatılan proje, balıkçı köylerinde farklı sektör ve iş kollarının yaratılmasını, ekonominin hareketlenmesini sağlamayı hedefliyor. Koleksiyonun aksesuarlarını hazırlayan kadınlar ise, bu şekilde avlanma yasağının olduğu dönemlerde kocalarına destek olabilecekler.

Koleksiyonun adının Lüfer olması ve vermeye çalıştığı mesaj ile Deniz Mercan tasarımları birebir örtüşüyordu. Denizin bütün renklerini kullanmıştı Deniz Mercan; beyaz, mavi, turkuaz, gri ve siyah… Bazı parçaları da denizin üzerinde oluşan ışıltılardan esinlenerek altın rengi aksesuarlarla süslemişti. Özellikle mayo ve bikinilerde karşımıza çıkan balık, yüzgeç ve solungaç detayları, dalgıç kıyafetlerinin yapımında önemli bir yer tutan neopren kumaşı kullanarak tasarladığı dalgıç kıyafetine çok benzeyen takımlar, elde boyanmış pareolar oldukça dikkat çekiciydi. Deniz temasının bu kadar yoğunca işlendiği bir koleksiyonun kapanışının, yine balık detayları ile süslenmiş bir denizkızı ile yapılması da sürpriz olmasa gerek.

Şubat ayında gerçekleşen İstanbul Fashion Week’teki Deniz Mercan defilesinden sonra yazdığım yazıda şöyle demiştim: “Bazı şeyleri aşırı ve sırf konmuş olmak için konmuş bulsam da genel anlamda beğendim ben.” Bu koleksiyon da yer yer bu hissiyatı verse de genel olarak Deniz Mercan tasarımlarını oldukça beğeniyorum ben.

Yine aynı yazıda kullanılan modellerin, vücudun büyük bir kısmını açıkta bırakan tasarımları için yeterli olmadığını söylemiş, daha iyi modellerin seçilmesi gerektiğini dile getirmiştim. Bu defilesindeki model seçimi de geçen seneye kıyasla çok daha başarılı idi.



25 Ağustos 2010 Çarşamba

İstanbul Fashion Week Tam Gaz

İstanbul Fashion Week şu anda tam gaz devam ediyor. Saat: 12:00'da Gizia defilesi vardı, şu an ise Atıl Kutoğlu tasarımları podyumları arşınlıyor olsa gerek. Bir aksilik olmaz ise ben de saat: 16:00 itibariyle gerçekleşecek olan Deniz Mercan defilesi ile birlikte açılışı yapmayı planlıyorum.

Her ne kadar orada olamasam da, orada olanların çekmiş olduğu birkaç fotoğraf mailime düştü. İşte Gizia defilesinde, İstanbul 2010 fotoğrafçısı Mücahid Yapıcı'nın çekmiş olduğu birkaç kare:



24 Ağustos 2010 Salı

GEZGİN QUEEN: Paris. Petit Palais. Yves Saint Laurent Sergisi.


“Paris. Petit Palais. Yves Saint Laurent sergisi. Kıyafetlerin arasında kendini kaybetmek, tuvalete saklanıp bir geceliğine unutulmayı dilemek.”

20 Temmuz günü “YSL: 40 Years Of Creation” sergisinden çıktığımda, Twitter üzerinden bu sözleri sarf etmişim. Az bile demişim. Oysaki orada, YSL’in elinden çıkma 300 parça kıyafetin arasında, değil bir gece, bir ömür bile geçirebilirdim.

Paris’te geçirdiğim bir aylık sürede birbirinden güzel yüzlerce anı biriktirdim. Hepsini beynimin içindeki hard diske teker teker kaydettim. Ama unutulmasın, zarar görmesin, bilgiler azalmasın diye hangi anını defalarca kaydedip yedeğe aldın, diye sorarsanız; o an, işte bu sergidir.

Bugün Paris’in bana kazandırdıklarından biri olan Agnieszka Gziut’tan bir mail aldım, sergide çektiği ya da çekebildiği birkaç fotoğrafı bana yollamış. Çekebildiği diyorum; çünkü aslında içeride fotoğraf çekmek yasaktı. Bu nedenle ben fotoğraf çekmeye teşebbüs bile etmemiş ve çekemiyor oluşuma da oldukça üzülmüştüm. Agny bu kuralı, ilk başlarda bilmediği, sonrasında da kendini tutamadığı için biraz delmiş. Bunu söylemek ne kadar doğru bilemiyorum ama, iyi ki de delmiş. :)

Sergide duvarlardan birinde şöyle yazıyordu: “Chanel kadınlara özgürlüğü, Saint Laurent ise gücü verdi.”

Gerçekten de öyle değil mi?

Genel Not: Fotoğrafların tümü Agnieszka Gziut’a aittir. İzinsiz çekilir ama izinsiz kullanılamaz. :)

Agny’e özel not: Agny, you know I love you!



22 Ağustos 2010 Pazar

KAŞİF QUEEN: Gözüm Mazide Kaldı


İstanbul’dan uzunca bir süre uzak oluşum, birçok şeyden geç haberdar olmama neden oldu. Bu yazı da oldukça geç kalınmış bir yazı aslında. Ola ki bu etkinliği siz de bu yazı vasıtasıyla öğrendiniz, merak etmeyin. Hala yakalama fırsatımız var.

1960’lı yıllardan beri gözlüklerle iç içe olan Mehmet San, Türkiye’nin ilk gözlükçülerinden biri. Bugüne kadar satmış olduğu gözlüklerin örneklerini saklayarak oluşturduğu koleksiyon, şimdilerde oğlu Hakan San aracılığıyla Asmalımescit -11-'de insanlarla buluşuyor. Fashion@EYE Vintage Gözlük Sergisi’ne giderek zaman içinde kaybolabilir, birçok ünlü markanın vintage gözlüklerine dokunabilir, artık üretilmeyen gözlükleri görebilir, Brad Pitt, Lady Gaga gibi isimlerin tercih ettiği gözlükleri deneyebilir, çok beğendiklerinizi ise satın alabilirsiniz. 2 Ağustos’ta başlamış olan sergi, 31 Ağustos’a kadar devam ediyor ve pazar hariç her gün saat 12:00-20:00 arası açık.

Fiyatları muamma, “Ben sadece bakacaktım” demesi bedava.

Adres: Asmalımescit-11- General Yazgan Sokak, 6/11 Asmalımescit – Tünel, Beyoğlu (House Cafe Tünel’in çapraz binası)

Daha ayrıntılı bilgi için blog’unu ziyaret edebilirsiniz: http://fashionateye.blogspot.com/


Fotolar: Fashion@EYE

20 Ağustos 2010 Cuma

Alışveriş Hava Mava Dinlemez!

Hava o kadar sıcak ki, evden dışarı çıkılmıyor. En keyif alınan şeyler bile bu sıcaklarda işkenceye dönüşüyor. Caddebostan sahil mi dedin? Gidip çimenlere yayılmak oldukça güzel bir fikir. Peki oraya ulaşabilmek için katlanılması gereken o bir saatlik dolmuş yolculuğu ne olacak? Saçları kestirip boyatmak da güzel bir seçenek olabilirdi. Peki ama ya o saç kurutma makinesinin altında geçirilen dakikalar? Sonra alışveriş? Topshop’tan şöyle yeni bir elbise, Casette Butik’ten şöyle cicili bicili bir ayakkabı, MAC’ten yeni bir ruj alsak fena mı olurdu yani? Lakin kolu kaldırmaya bile mecal yokken, bir mağazadan diğerine nasıl sekilecek? O kadar seçenek arasından kendimize en uygun olanını oturup da kim seçecek?

Yaşasın ki internet ve internetten alışveriş denen bir şey var. Belçika’nın yağmurlu havasını bırakıp da bu cehennem sıcağına düştüğümden beri vaktimin, daha çok da paramın, büyük bir kısmını çeşitli sitelerde harcıyorum. Hal böyle olunca bir kısmını da buradan paylaşayım dedim.

Benim gibi elinizi verip kolunuzu kaptırmamanız dileğiyle… :)

ecote tooled lady bag - Urban Outfitters

Urban Outfitters: Açıklamaya gerek var mı? Urban Outfitters’ın elbiselerine, çantalarına, güneş gözlüklerine, kemerlerine, kısacası her şeyine ba-yı-lı-yo-ruz!

StrawberryNET: Bendeniz sürekli burada. Sabah, öğlen ve akşam olmak üzere günde üç posta. Bütün önemli markaların parfümleri, cilt bakım, kozmetik ve makyaj ürünlerini uygun fiyata satın almak mümkün. Son ganimetim Clinique ruj. Renk kırmızı.

hot shot! camera ring- Fred Flare

Fred Flare: Çok ucuz değil, ama çok pahalı da değil. Şansınız yaver giderse güzel bir elbise, çanta ya da ilginç bir cüzdan yakalanabilir.

Eski Kitap: 1-2 YTL’ ye kitap alma fırsatı. D&R’dan ya da Amazon’dan sıkılanların ilacı.

bright idea dress - ModCloth

ModCloth: Benim vazgeçilmezim. Alsam da almasam da, bilirim ki orada bir ModCloth var uzakta.

Designist: Zeynep Erdoğan, Aslı Güler, Tuvana Büyükçınar Demir gibi lokal tasarımcıların tasarımlarını tek bir çatı altında buluşturan online alışveriş sitesi.

so hot right now - Irregular Choice

Irregular Choice: Henüz bir şey almışlığımız yok, ama bakmaya doyamıyoruz. Bu ayakkabılar giyilir mi yoksa yenir mi, bir türlü karar veremiyoruz.

Şehir Fırsatı: Bir de böyle bir şey var; üyelik sistemiyle çalışıyor ve her gün çeşitli kampanyalarla ilgili mail atıyor. Bu nedenle aslında aklınızda bile olmayan şeyleri yapmak isterken, belki de yaparken buluyorsunuz kendinizi. Turkuaz Spa’da anti-stres masajı ya da Sortie Rodizio’da Brezilya ziyafeti gibi.

kirpi kürdanlık- Bunlardan İstiyorum!

Bunlardan İstiyorum! : Orijinal ve eğlenceli tasarımların adresi. Ben şahsen bir “voodoo knife block”, bir “ice shot glass”, bir de “ shot caver” istiyorum. Evet, bunlardan istiyorum!

Rokit: Vintage butik. Rakamlar küçük, ama paranın değeri büyük. Türk parası koyuyorsun, sterlin üzerinden alışveriş yapıyorsun. Olsun, siz para birimini görmezden gelin. Sadece sayılarla ilgilenin.

Fotolor: Tüm görseller bahsi geçen sitelerden alınmıştır.

19 Ağustos 2010 Perşembe

KAŞİF QUEEN: Çılgın Teyze!


Bazılarımız şanslıdır; anne yarısı olan teyzesi tatlı, anlayışlı, çocuksu ve en önemlisi de deli doludur. Bu nedenle küçükken teyzenin evine gitmekle, Peter Pan'in peşine takılıp Neverland'e gitmek arasında neredeyse fark yoktur. Çünkü  anne evinin kuralların çoğu, bu teyzenin evinde geçmez. Yemekten önce yenilmemesi gereken o yasak çikolata, bu evde yenilebilir mesela, yatağın üstünde saatlerce zıplanabilir, ya da yemek tabağındakilerin hepsi bitmeden masadan kalkılabilir. Sonra "Yatma vakti geldi!" de ne demektir? Ne zaman ki televizyon karşısında sızılır, o zaman yatma vakti geldi demektir. Hem bu evde daha az ıspanak, daha çok patates kızartması ve abur cubur çıkar insanın karşısına. Bir çocuk daha ne ister ki başka!

Aynı teyze, büyüyünce en büyük sırdaşınız ve sığınağınız haline gelir. Sigara içmeye başladığınızı ilk o öğrenir. Saçınızı boyatmaya karar verdiğinizde, annenizin itirazlarına rağmen, size o destek olur. Bayılarak dinlediğiniz o müzik grubunun konserine gidebilmeniz için babadan izin alan, hatta peşinize takılıp konsere sizinle birlikte gelen de yine odur.

Böyle bir teyzeniz hiç olmadı mı? Sorun değil; My Aunt Debbie adlı markanın yaratıcısı Debbie Serdy imdadınıza yetişebilir. Tasarımlarını, saçınızı fuşyaya boyayan, sizi elinizden tutup da ilk rock konserinize götüren o en sevdiğiniz teyzenize benzeten Debbie'nin tüm ürünleri el yapımı. Başkalarının çöp olarak nitelendirebileceği malzemeleri kullanarak birbirinden ilginç kiyafetler, broşlar, atkılar, bilezikler, küpeler, kolyeler ortaya çıkarıyor ve şöyle diyor: "Kullandığım malzeme ne kadar absürt olursa, o kadar iyi."

Bütün tasarımları birbirinden ilginç olsa da, kişisel tercihim küpelerinden yana. Elvis Presley ve John F. Kennedy-Jackie Kennedy'li olanlar ise favorim. Bakılası. Alınası. Takılası.

Fotolor: My Aunt Debbie

4 Ağustos 2010 Çarşamba

GEZGİN QUEEN: Paris'te Alışveriş Bir Başkadır.

Topuklu ayakkabılarıyla bisiklet tepelerinde gezen ya da metronun merdivenlerini arşınlayan, çarşıya, manava bile Marc Jacobs çantalarıyla giden, öğlen yemeğinde bile üzerinden payetli, ışıl ışıl ceketini eksik etmeyen, makyajsız, duru ama son derece stil sahibi kadınları ve sanki az önce bir fotoğraf çekiminden çıkmışçasına bakımlı, şık erkekleriyle hiç şüphesiz ki modanın kalbinin attığı yerdir Paris. Bütün o can yakan markaları görmek için Champs-Elysees’de şöyle bir yürümek, Lafayette’de saatler geçirmek, BHV alışveriş merkezine ya da Forum Des Halles’e uğramak bile bunu anlamak için yeterlidir aslında.

Ama benim gibi alışveriş merkezleri yerine, amaçsızca dolaşırken tesadüfen keşfettiğiniz, minik, şirin butikleri, vintage ve ikinci el mağazaları tercih ediyorsanız, Paris’te kendinizi küçükken annenizin dolabını büyük bir merak ile karıştırırken nasıl hissediyorsanız aynen öyle hissedeceksiniz. St. Paul ve Hotel de Ville çevresindeki her sokağa girmek isteyecek, Etienne Marcel’den çıkmak bilmeyeceksiniz. Buradaki butiklerdeki €5 ya da €10’dan başlayan fiyatları gördükçe hayrete düşecek, büyük ihtimalle Türkiye’deki vintage mağazalarına getirilen kıyafetlerin de bu fiyatlara satın alındığını ve üzerine %100 kar konularak satıldığını fark edince feci halde kazıklandığınızı düşüneceksiniz.

Olur da bir gün yolunuz buraya düşerse diye, ama en çok da kendim ileride hatırlayabileyim diye, kendimce keşfettiğim dükkanların bir listesi:

Free 'P' Star

Free ‘P’ Star: En çok alışveriş yaptığım yer. €5’dan başlayan fiyatları ve vintage kokan kıyafetleriyle tam bir hazine.
61, Rue de la Verrerie 75004. Pazartesi-Cumartesi 11:00-21:00, Pazar 14:00-21:00 arası açık.

Vintage Desir: Fiyatları ve içerisindeki ürünleriyle Free ‘P’ Star’a çok benziyor, birbirinden güzel ürünleriyle insanı kararsız bırakıyor.
32, Rue Des Rosiers Paris 4eme. Her gün 11:00-21:00 arası açık.

Vintage Bar

Vintage Bar: Yves Saint Laurent, Gucci, Christian Dior gibi markaların vintage ürünlerini bulabileceğiniz yer.
16, Rue de la Verrerie 75004. Pzartesi-Pazar 11:00-20:00 arası açık.

Anthony Peto: €80’dan başlayan fiyatları nedeniyle dudak uçuklatsa da şapkaları muhakkak görülmeli.
56, Rue Tiquetonne 75002. Haftanın her günü 11:00-19:00 arası açık.

Eleven Paris Shop: Üzerinde birçok ünlü modelin ve sanatçının resminin bulunduğu birbirinden orjinal tişörtler €20’dan başlayan fiyatlarla burada. Kate Moss’lu olan tabii ki favori.
32, Rue Etienne Marcel 75002. Pazartesi-Cumartesi 11:00-19:00, Pazar 11:30-19:30 arası açık.

Episode

Episode: İlk Paris’e geldiğimde bir günümü geçirdiğim ve vintage babında ilk keşfettiğim yer. Gidilmeli, bakılmalı, hatta bir şeyler satın alınmalı.
Rue Tiquetonne 12-16 75002. Pazartesi 13:00-20:00, Salı-Cuma 11:30-20:00, Pazar 11:00-20:00 arası açık.

Bel Air: H&M’i andırıyor, kurcalandığında çok güzel parçalara rastlanabiliyor.
2, Rue des Rosiers 75004.

Lollipops

Lollipops Paris: Birbirinden tatlı ve şirin aksesuarlarıyla “lollipops” adını aldığına şaşmamalı.
2, Rue Rosiers 75004. Pazartesi 13:30-19:00, Salı-Cuma 10:30-19:00, Pazar 13:30-19:30 arası açık.

Dileme: Fırfırlı elbiseleri, dantelli ceketleriyle romantik görünümü sevenlerin tercihi.
74-76, Rue St. Antoine 75004. Her gün 10:00-19:30 arası açık.

Le Marché aux Puces

Le Marché aux Puces: Antika ürünleri, eski kitap ve dergileri sevenler için bir cennet olabiliyor, eski Vogue'lar , Marie Claire'ler ve Elle'ler arasında insan kendini kaybedebiliyor, hatta dayanamayıp birkaç tane alabiliyor.
140, Rue de Rosiers 93400 Saint-Ouen. Cumartesi 9:00-18:00, Pazar 10:00-18:00, Pazartesi 11:0017:00 arası açık.

1 Ağustos 2010 Pazar

GEZGİN QUEEN: Paris. Jean Paul Gaultier. Merhaba.

Uzun zaman oldu. Paris’in büyüsüne kapılınca boşladım burayı. Bu şehri doyasıya yaşayabilmek adına sadece blog’umdan değil, uykumdan bile fedakarlık ediyorum çoğu zaman. Hem öğrencilik kayıtsızlığını, hem bir turistin sonsuz merakını, hem de Parisien hayatını bir arada yürütmeye çalışırken yosun tutmuş, küflenmiş bir blog’un sahibesi oluverdim. Bugün fark ettim de biraz budamak, yenilemek, yeniden hayat vermek lazım buraya.

Dün Palace de Chaillot’yu ziyaret ettim. Daha önce burada La Suite Elle Decoration adlı projeden bahsetmiştim. Her sene ünlü bir tasarımcı tarafından dekore edilen bu suit, bu sene Jean Paul Gaultier tarafından yeniden tasarlandı. Detaylı bilgilere ve fotoğraflara buradan ulaşabileceğiniz gibi, bir de kendi çekmiş olduğum amatör fotoğrafları paylaşmak bahanesiyle blog’uma an itibariyle geri dönüş yapıyor, uykumdan biraz daha fazla fedakarlık etmeyi planlayarak, blog’uma daha fazla zaman ayırmayı umut ediyorum. :)

Burada yaşayabilirim;  ne Jean Paul Gaultier'in elinden çıktığı için, ne çizgili desene hasta olduğum için, ne de her tarafı dantel deseni kaplı yatak odası için, ama sırf terasına çıktığınızda karşınıza çıkan bu manzara için:


Yeniden merhaba.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...