30 Eylül 2010 Perşembe

İpek Yaylacıoğlu'ndan Sürpriz Bir Hediye Kazanmak İsteyen?


İpek Yaylacıoğlu'na, yaratıcısı olduğu Wicked markasına ve güzel mi güzel hikayesine daha önce burada değinmiştik.

Deniz Berdan, Şebnem Bozoklu gibi isimlerin de tercihi olan Wicked ürünleri; 30 Eylül-3 Ekim tarihleri arasında Limango'da satışta. İpek Yaylacıoğlu'ndan sürpriz bir hediye kazanma şansı ise bu blog'da.

Bu süpriz hediyeyi kazanmanız için yapmanız gerekenler:

-Limango'nun sayfasına gidip en çok hangi Wicked ürününü beğendiğinizi mail adresinizle birlikte aşağıya yorum olarak bırakmak.
- Twitter'a "İpek Yaylacıoğlu'ndan süpriz bir hediye kazanmak isteyen? : http://bit.ly/dsqimO @gizemdalyan" şeklinde bir tweet yazmak.

3 Ekim saat 23:00'e kadar isteyen herkes katılabilir. Kazanan ise random.org üzerinden belirlenecektir.

İyi şanslar. :)

28 Eylül 2010 Salı

Platonik Aşk: Tea Party Floor Lamp


Uzaktan sürekli kesip kesip durduğun, ama bir türlü elde edemediğin aşkların vardır; kimileri buna platonik der. Platonik adının ise ünlü filozof Platon’dan geldiğini biliyordun, değil mi? Yani aslında maddesel olmayan, sadece düşünsel boyutta var olan şeyleri tanımlamak için kullanılan bir kavram.

Benim de düşünsel boyutumun derinliklerinde ya da bilgisayarımdaki dosyaların içerisinde aslında maddesel olarak hayatımda bulunmayan yüzlerce platonik aşkım saklanıyor, itina ile korunuyor.

Peki platonik aşıklar ne yaparlar? Şarkı besteler, şiir yazar ya da belki resim çizerler? Ben bunların hiçbirini yapamam, o nedenle bu köşeyi oluşturdum. İşte karşınızda ilk platonik aşkım: Tea Party Floor Lamp

Bu aşk beni öylesine arabesk yaptı ki, “Seninle Her Şeye Varım Ben” şarkısını söylerken bir kilo çikolata yiyebilirim. Gerçekten yiyebilirim.

26 Eylül 2010 Pazar

KAŞİF QUEEN: "Bi" Çanta Alsam...


“Unutma”, dedi tilki, “Gülün için harcadığın zamandır gülünü bu kadar önemli yapan.”
“Gülüm için harcadığım zaman…” dedi Küçük Prens, hatırlamak için…

30 yaşındaki Deniz Köreken’in tasarladığı ve Bi Bags adını verdiği çantaları da aynı sebeptir önemli kılan.

Aslen İstanbullu olan Deniz, 2 sene önce Antalya’ya yerleşmiş. İstanbul’un suni yoğunluğundan ve koşuşturmasından uzaklaşınca kendini geliştirebileceği, yaratıcı olabileceği yeni şeylere yoğunlaşacak zamanı bulabilmiş ve Antalya Belediyesi’nin sağladığı ücretsiz deri çanta imalatı kursuna katılmaya karar vermiş. Sonuç olarak işte karşınızdalar: Bi Bags

Bi Bags, Deniz Köreken’in kendi elleriyle yaptığı deri çantalardan oluşuyor. Fiyatları ise kullandığı deriye ve çantanın boyutuna göre 35-300 YTL arasında değişiyor. Daha çok yeni olduğu için şimdilik sadece Facebook ve Pasaj.com üzerinden satılıyorlar. İleride bir internet sitesi de olacak; o zamana kadar takip etmek için ise Facebook hesabını arkadaş listenize eklemenizde fayda var: Bi Bags Facebook

Favorim tabii ki üzerinde Küçük Prens olanlar, güle harcanan zamanı hatırlamak için…

24 Eylül 2010 Cuma

KAŞİF QUEEN: Yakın Markaj: Ada Zanditon


Ada Zanditon gelecekte adını çok duyacağımız, oldukça yetenekli, sınırları zorlayan, aşırı yaratıcı ve yenilikçi İngiliz bir moda tasarımcısı. Kendisi London College of Fashion’ı 2007 yılında kadın giyim dalında derecelikle bitiriyor. Mezuniyet koleksiyonu ise Royal Academy’de sergilenmek üzere seçiliyor. CV’si Alexander McQueen, Jonathan Saunders ve Gareth Pugh gibi moda dünyasının ilahı sayılabilecek isimlerin yanında yapmış olduğu stajlar ile dolup taşıyor. Aynı zamanda bir illüstratör; yapmış olduğu illüstrasyonlar da en az kıyafet tasarımları kadar ilgi çekiyor.


Bununla da kalmıyor; kıyafetlerin ekolojiye ve etik kurallara uygun olarak üretilmesine büyük önem veriyor. Kanserojen maddeleri tasarımlarında kullanmıyor, kullandığı malzemeleri mümkün olduğunca ziyan etmemeye çalışıyor ve geri dönüşüme oldukça önem veriyor. Hatta 2008 yılında Paris’te gerçekleşen Ethical Fashion Show’da, Emergence adlı koleksiyonuyla yaratıcılık ödülüne layık görülüyor.


Markasını 2008 yılında oluşturmuş olsa da dünya pazarına 2009’da, Londra Moda Haftası’nda gerçekleştirdiği defile ile açılıyor. Çok değil, birkaç gün önce Londra Moda Haftası’nda sergilediği Payroma adlı koleksiyonu da büyük ilgi uyandırıyor. Patrick Wolf, Victoria Modesta gibi isimlere sahne kostümleri tasarlaması da cabası.

Tasarımlarındaki özgünlük yadsınacak gibi değil. Bu kızı yakın, ama çok yakın markaja alın. Pişman olmayacaksınız.

Fotolar: Adaz

23 Eylül 2010 Perşembe

FASHION IN MOTION: MODA AİLESİ

Fotoğrafçı Justin Wu, geçip giden New York Fashion Week'in ardından bir video hazırlamış: Moda dünyasının önde gelen isimleri "We Are Family" adlı şarkıyı söylüyor, dans ediyor ve eğleniyorlar.

Ben bu kocaman, mutlu, eğlenceli moda ailesini izlerken kendimi biraz üvey kardeş, biraz Cinderella gibi hissettim.

Cinderella'da şöyle bir söz geçer: "Do you love me because I'm beautiful, or am I beautiful because you love me?"

Benim de bu soruyu moda ailesi üyelerine sorasım geldi şimdi...


Boys & Girls of New York Fashion Week SS2011 from Justin Wu on Vimeo.

18 Eylül 2010 Cumartesi

Kate Moss'u Var Eden Fotoğrafçı: Corinne Day


Corinne Day, 27 Ağustos 2010’da uzun süredir mücadele ettiği kansere yenik düşerek hayata veda etti. Hiçbir zaman modayı fazla ciddiye almadığını söyleyen İngiliz fotoğrafçı; moda fotoğrafçılığına yeni bir bakış açısı getirerek onu gerçekliğe yakınlaştırmış, kullandığı modelleri kusurlarıyla, makyajsız ve doğal olarak fotoğraflamayı tercih etmiş, 90’lı yıllarda -belki Kurt Cobain’den de önce- “grunge” görünümünün bu kadar popüler olmasında önemli bir rol oynamıştı.

Fotoğraf çekimlerinde giydikleri kıyafetleri gerçek hayatta satın alamayan, bu çekimlerde mükemmel ve kusursuz gösterilen model arkadaşlarının doğal hallerindeki fotoğraflarını çekerek fotoğrafçılığa başlayan Corinne Day’in hiç şüphesiz ki moda dünyasına kazandırdığı en büyük eseri Kate Moss. Kate Moss’un diğer modellere benzemeyen kusurlu güzelliğinin ve “grunge” görünümünün yaratılmasında kendisinin payı oldukça büyük. Kate Moss’un kariyerindeki dönüm noktalarında hep Corinne Day’in adı geçiyor; ilk fotoğraf çekiminin ya da ilk Vogue kapağı çekiminin Corinne Day tarafından gerçekleştirilmesi gibi.

Gerçek hayatta da çok yakın arkadaş olan ikilinin birlikte gerçekleştirdiği ilk çalışma 1990 yılında The Face Magazine için yapılan "The 3rd Summer Of Love" adlı editöryal çekim. Bu çekim aynı zamanda Kate Moss’un yayınlanan ilk editöryal çekimi olma özelliği taşıyor. Henüz 15 yaşındaki Kate Moss çıplak, makyajsız ve tamamen doğal. Kate Moss’un Marilyn Monroe’yu hatırlatan sahipsiz, kayıp figürüne ve anoreksik görünümüne insanlardan gelen tepkiler etkili olmuş olacak ki; Kate Moss’un ajansı bir süre sonra Corinne Day ile çalışmasını istememiş. Ama yine de beraberlikleri böyle harika bir editöryali vakt-i zamanında bizlere bahşetmiş.

The Face Magazine Temmuz, 1990 "The 3rd Summer Of Love"
Fotoğrafçı: Corinne Day, Model: Kate Moss, Styling: Melanie Ward


Bu da Kate Moss'un ilk Vogue kapağı:
Vogue İngiltere, Mart 1993

17 Eylül 2010 Cuma

FASHION IN MOTION: 3 Boyutlu Kate Moss


AnOther Magazine bugün Twitter üzerinden geri sayım yapıyordu. Sonunda ağızlarındaki bakla gün ışığına çıktı: AnOther Magazine ve Swarovski işbirliği ile gerçekleşen, Baillie Walsh’ın yönetmenliğini yaptığı üç boyutlu Kate Moss videosu. Baillie Walsh ile Kate Moss’un daha başka neler yapabildiğini merak edenler, bir de Alexander McQueen’in 2006 yılındaki defilesinde kullanılan Kate Moss hologramını izleyebilirler.

Bu videoda Kali’den, yani Vikipedi’nin dediğine göre “Hinduizm’de uzun ve karmaşık bir geçmişe sahip olan tanrıça”dan esinlenilmiş. Tıpkı Kate Moss gibi. O da uzun ve karmaşık bir geçmişe sahip değil mi?

AnOther Magazine satın alanlar, içinden çıkan gözlük sayesinde Kate Moss’u üç boyutlu olarak görebilecekler. Ama Kate Moss da sizi görecek mi, ondan şüpheliyim.



Foto: Another Magazine

16 Eylül 2010 Perşembe

FASHION’S NIGHT OUT - ÇILDIRMAYA AZ KALDI.


Yarın büyük gün. Bir alışverişkolik olmamızı partilerle, kokteyllerle, moda camiasındaki ünlü isimlerle, bize sunulan çeşitli fırsatlarla, ama daha da önemlisi alışveriş yaparken kutlayacağız. Saat 18:00 itibariyle Bağdat Caddesi, Nişantaşı ve İstinye Park’ta başlayacak olan Fashion’s Night Out etkinliği; bizleri güldürürken düşündürmeyecek belki ama alışveriş yaparken eğlendirecek, ya da eğlendirirken alışveriş yaptıracak, orası kesin.

Fashion’s Night Out ilk defa geçtiğimiz yıl Londra, New York, Tokyo ve Milano gibi moda sektörünün üssü sayılabilecek şehirlerde gerçekleşmişti. Bu sene ise aynı hafta içerisinde 16 farklı ülkede düzenleniyor. Bu bağlamda yarın akşam İstanbul’da gerçekleşecek olan organizasyon bünyesinde oldukça fazla ve ilgi çekici etkinlik var. Gönül hepsine yetişebiliyor olmayı dilese de ne yazık ki bu mümkün değil. Şimdilik en cazibi İstinye Park gibi gözüküyor, ama Nişantaşı’nda da oldukça merak uyandıran etkinlikler mevcut.

Peki bu etkinlik kapsamında nerede neler oluyor? İşte kaçırılmamasını düşündüğüm etkinliklerin bir listesi:


İSTİNYE PARK

Beymen: Absolut’un ikramlarından içerken, bir yandan da ayakkabı tasarımcısı Giuseppe Zanotti’ye ayakkabı imzalatma şansı elde edebilirsiniz. Zanotti, saat 21:00’den sonra Beymen mağazasında insanlarla buluşacak.

Boyner: Gamze Saraçoğlu ve Mehtap Elaidi ile bir araya gelerek sohbet edebilir, özel indirimlerden yararlanabilir, çikolatalı çileklerinizi yerken bir yandan da şampanyanızı yudumlayabilirsiniz.

Burberry: Sırf bir Burberry trençkot kazanma ihtimali için bile gidilmeye değer. Evet, ben trençkot kazanabilme ihtimalini sevdim! Saat 19:00-21:00 arasında Ece Sükan’ın yapacağı stil danışmanlığı da cabası.

Damat: Vanity Fair’in ve Harrods’un stil danışmanı Mitchel Belk, FNO kapsamında Damat Tween’de.

Dior: John Galliano FNO için nasıl bir vitrin tasarlamış, onu görmek için.

Emporio Armani: Kaçırmamalı saat 22:00’dan sonra gerçekleşecek bol kokteylli partiyi.

Jimmy Choo: Uğramak için bir sebep gerekli mi? Jimmy Choo ayakkabıları görülmeli, Jimmy Choo kokteylleri tadılmalı.

L’Occitane: Kendini Fransız hissetmek isteyenlere… Fransız şarabı, Fransız peyniri ve Fransız müziği eşliğinde alışveriş yapmanın dayanılmaz hafifliği.

Que: Aşk-ı Memnu’nun bu kadar konuşulmasına büyük katkıda bulunan Deniz Marşan ve Başak Dizer Fransez önderliğinde gerçekleşecek bir Vogue fotoğraf çekimine katılabilir, Vogue kapak kızı olabilirsiniz.

NİŞANTAŞI

BilStore: Bora Aksu’nun geceye özel düzenlediği gömleklerden birini kazanabilir; Güneş Dericioğlu, Günseli Türkay ve Eda Akpınar’dan stil konusunda tavsiyeler alabilirsiniz.

Guiseppe Zanotti: Giusseppe Zanotti saat 18:00-20:00 arası butiğinde insanlarla buluşuyor ve ayakkabı imzalıyor.

Midnight Express: Zaman zaman Kiki’de de çalan Emel Kurhan’ın DJ’lik yaptığı gecede Yazbükey’in 10. yılı şerefine özel vitrin hazırlanacak.

The House Cafe: Özgür Masur’un Ten Dökümü adlı koleksiyonu farklı bir sunumla insanlarla buluşuyor. Özgür Masur’u da görmek isteyenler saat 21:00-22:00 arası mutlaka burada olmalı.

*Bağdat Caddesi’ndeki etkinlikleri öğrenmek için burayı, Nişantaşı ve İstinye Park’taki tüm etkinlikleri öğrenmek için ise burayı ve burayı tıklayabilirsiniz.

13 Eylül 2010 Pazartesi

Hikayen Ne?/What's Ur Story?: Dunja Seselja (RenuRenu Shoes)

Deviantart ile bugüne kadar hiç alakam olmadı. Günlük olarak girip incelediğim siteler arasında yer almıyor. Benim sosyal paylaşım ağları listemde ne yazık ki kendisinin adı hiç geçmiyor.

Ama nasıl olduysa –hiçbir fikrim yok- yaklaşık 3-4 ay önce sitede gezinirken buldum kendimi. Muhtemelen Google’da bir şey arıyordum ve yanlışlıkla buraya yönlendirilmiştim. Bu esnada çok güzel bir şey keşfettim: RenuRenu Shoes.

Tasarımları görünce inanamadım; içinde biraz Irregular Choice, biraz Nicholas Kirkwood ama çokça sanat vardı sanki. Pek tabii merak ettim sonra: Kimdi bu ayakkabıların sahibi? Nereden alınırlardı ya da satılıklar mıydı? Satılıklarsa fiyatları ne kadardı? Daha da önemlisi bu ayakkabıları tasarlayan nasıl bir insandı?

Böylece Devianart’a üye oldum; çünkü ayakkabıların sahibine ulaşabilmemin tek yolu sayfasına bir not bırakmaktı. Herhangi bir internet adresi yoktu, iletişim bilgisi yoktu, internette aratınca hakkında herhangi bir bilgi çıkmıyordu.

O gün bugündür sürekli konuşuyoruz Dunja ile, kendisi MSN listemde. Yüz yüze hiç görüşmemiş olsak da en azından kendisi hakkında şunu söyleyebilirim: İnanılmaz mütevazi ve kibar biri.

Baştan belirteyim; bu ayakkabılar –ne yazık ki- henüz üretilmediler, sadece birer çizimler. Ama günün birinde her an gerçek olabilirler, sokaklarda –umarım- karşımıza çıkabilirler. Tek ihtiyaçları finansal destek.

Dunja MSN üzerinden hikayesini anlattı bana, anlatmış olduğu her şey ise aşağıda. O anlatırken ben de hayallerine ortak oldum bir anda. Öyle ki hayallerine dahil bile oldum; günün birinde o ünlü bir ayakkabı tasarımcısı olacak, beraber Tayland’a gidip margaritamızı içerken bu günleri anacağız.

Neden olmasın?


Bana biraz kendinden bahseder misin? Neler yapıyorsun? Gerçekten de hikayeni merak ediyorum.

31 yaşındayım. Ghent Üniversitesi’nde felsefe üzerine doktoramı yapıyorum. Aynı zamanda araştırma görevlisi olarak çalışıyorum. Aslında aslen Sırp'ım. Sırbistan'da felsefe bölümünü bitirdikten sonra öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladım. Fakat daha sonra çalışmalarım için Belçika’dan burs alınca buraya taşındım. Felsefe başlıca ilgi alanım. Ama bununla beraber hayal gücümden yola çıkarak ayakkabı çizimleri yapmak gibi hobilerim de mevcut. :)

Nasıl oldu da ayakkabı modelleri çizmeye başladın?

Küçükken de çok çizim yapardım ve bunların büyük çoğunluğunu çılgın ayakkabı modelleri oluşturuyordu. 6 ay kadar önce yeniden ayakkabı modelleri karalamaya başladım. Genellikle işlerimin arasında, mola verdiğim zamanlarda, farklı bir şeylerle uğraşıp rahatlamak amacıyla yapıyordum. Sonra erkek arkadaşım bana bir grafik tablet hediye etti. Böylece bu karalamalar daha somut çizimler halini almaya başladı. Linux kullanmaya başladığımdan beri de çok sayıda doku, renk ve gölgelendirme alternatifi sunan MyPaint adlı bir programda çizim yapmaya başladım. Bu da ayakkabılarımı eskisinden çok daha gerçekçi bir şekilde sunabilmem için bana ilham verdi.


Şimdilik bunlar sadece çizimlerden ibaret, değil mi?

Evet, doğru. Henüz üretilmeye başlamadılar. Hepsi sadece dijital birer çizim. Üretime geçmesi için gerekli olan en önemli şartlardan birisi de hepsinin vegan-dostu ayakkabılar olarak üretilmesi. Vegan olduğumdan beri ayakkabı tasarımındaki bu tarz düşüncelerin vegan-dostu ayakkabı pazarına katkı sağlayabileceğini düşünüyorum. Bence vejetaryen ya da vegan olmayan birçok insanın hala deri ayakkabılar almaya devam ediyor oluşunun sebebi cruelty-free ürünlerine (üretim aşamasında hayvanların istismar edilmediği ve gerçek deri ya da kürk gibi malzemelerin kullanılmadığı ürünler) karşı olan ilgisizlik. Bir de modaya yön verebilecek vegan dostu ayakkabı seçenekleri çok sınırlı. Bu nedenle vegan olmayan müşterilerin ilgisini çekebilmek için cruelty-free ayakkabılar ilginç ve benzersiz bir tasarıma sahip olmalı. Günümüzde bu tarz ayakkabıların kalitesi bir sorun teşkil etmiyor. Su geçirmeyen ve nefes aldıran birçok güzel vegan dostu malzeme var. Dayanıklı ve rahat cruelty-free ayakkabılar üretmek kesinlikle mümkün. Yani benim çizimlerimin ana fikri, cruelty-free ayakkabı piyasasına biraz daha yenilikçi bir stil sunarak katkıda bulunmak. Ben hala tasarımlarımın üretime geçebileceğinden emin değilim; ama en azından cruelty-free ayakkabıların nasıl görünebileceğine dair bir fikir oluşturabileceğini düşünüyorum.

Öyleyse bunların sadece birer çizim olarak kalmamasını, üretilmesini de istiyorsun. Peki bunun için bir şeyler yapıyor musun? Çünkü gerçekten çok etkileyiciler ve bir şekilde onları gerçeğe dönüştürmelisin!

Çok teşekkür ederim. :) Üretimleri üzerinde çalışmak iki nedenden ötürü o kadar da kolay değil: Birincisi çok sevdiğim bir işim var. Bu nedenle potansiyel üreticileri aramak için sınırlı bir zamanım var. İkincisi ayakkabı tasarımı konusunda bir geçmişim yok ve genellikle ayakkabı şirketleri buna bakıyorlar. Şu anda ayakkabılarımı üretebilecek olan bir ayakkabı ustası ile iletişim halindeyim ve bütün her şeyi yürütebilecek bir yatırımcı arıyoruz. Nasıl olacağını hep birlikte göreceğiz.


Ne zamandan beri vegansın? Ben de vejetaryenim ve vejetaryenlik bile zaman zaman, özellikle seyahat ederken, zor olabiliyor. Sen de zaman zaman zorluklar yaşıyor musun?

Ne güzel, sen de vejetaryensin! Ben 11 yaşında vejetaryen oldum. Ailem ve ablam da vejetaryenler. Hiçbir zaman vejetaryen olmam konusunda bana baskı yapmadılar ama et yemeyi istemediğimde de beni desteklediler. 8 yıl kadar sonra da etik sebepler nedeniyle vegan oldum. Aslında Avrupa’daki birçok şehirde yer alan vegan ürünlerinin satıldığı dükkanlar nedeniyle vegan yemekleri yemek çok kolay. Bu durumun farkına varan restoran sayısı da gittikçe artıyor. Dünyanın başka yerlerine gittiğinde ilk başta zor olabilir; lakin gittiğinin ülkenin dilinde ne yiyip ne yiyemediğini açıklayan bir vegan pasaportun varsa, bunu restoranlara gösterebilir ve ona göre ne yiyebileceğini öğrenebilirsin. Hiçbir şey yoksa en azından salata ve pişmiş sebze yiyebilirsin. :)

Kıyafet alışverişini nerelerden yapıyorsun? Vegan-dostu ürünleri olan birkaç marka adı verebilir misin?

Ayakkabılar da dahil olmak üzere genellikle annemin ve büyükannemin el yapımı kıyafetlerini tercih ediyorum. Dolabımın yarısı el yapımı parçalardan oluşuyor. Keşke ben de kıyafet dikebilseydim ama hiçbir zaman öğrenmek için yeterli zamanım olmadı. Belki bir gün olur. :) Vegan ve çevre dostu olarak Kind Boutique en sevdiğim butiklerden biri. Sadece sattıkları ürünler nedeniyle değil, aynı zamanda nazik olmak üzerine kurulu bir yaklaşım tarzını benimsedikleri için. Ayakkabılara gelince ise Vegeterian Shoes en iyi vejetaryen dostu ayakkabı markalarından biri. Airseal T-Bar Sandal denilen ayakkabıları ise belki de sahip olduğum en rahat ayakkabılar arasında yer alıyor ve kesinlikle önceden giymiş olduğum deri ayakkabılardan daha az rahat değiller! Henüz daha almışlığım yok ama Olsen Haus ayakkabılarını da çok beğeniyorum. Irregular Choice de son zamanlarda harika görünen vejetaryen dostu ayakkabılar piyasaya çıkardı. Ve tabii bir de, hiç denememiş olsam da, eşsiz Stella McCartney ayakkabıları…


Ana konumuz olan ayakkabıları tekrar geri dönelim. :) Çizimlerin ayakkabılardan ziyade birer çağdaş sanat ürününe benziyor. Aynı zamanda giyilebilir olduklarını da düşünüyor musun?

Çok teşekkür ederim. :) Çizimlerimin alışılagelmiş ayakkabılarla örtüşmediğinin farkındayım. Ama her biri aslında klasik topuklu ayakkabıların biraz değiştirilmiş hali. Hiçbiri klasik ayakkabılardan farklı olacak derecede aşırı yüksek topuklu, çok dar, çok açık ya da çok kapalı ayakkabılar değil. Ayakkabının şekli, diğer ayakkabılarla aynı olduğundan, diğer ayakkabılar kadar rahat olmalı. Ancak tarz olarak oldukça göze çarpıyorlar; çünkü sadece bir ayakkabı olmanın ötesindeler.Bu çizimlerin ana fikri, bir ayakkabı formundaki olasılıkları keşfetmek ve bu formun ayakkabılarda görmeye alıştığımız şeylere ilaveten yeni bir şeyler sunmasına da olanak sağlamak. Fakat giyilebilir bir obje olan ayakkabının ne güzelliğinden ne de işlevselliğinden ödün verilmeli. Aslında bir kediye ya da bir yüze benzeyen ayakkabılar çizmek benim öncelikli amacım değildi. Niyetim ayakkabı formuna yeni bir şeyler ekleyerek güzel bir ayakkabı yaratmaktı. Her bir çizimim bizzat kendimin de kesinlikle giymek isteyeceği ayakkabıların birer göstergesi. :)

Daha üretilmemiş olsalar da, sen daha şimdiden markanın adının ne olacağını bile biliyorsun aslında: RenuRenu Shoes. Peki RenuRenu ne demek?

RenuRenu’nun özel bir anlamı yok, sadece zaman zaman internet üzerinde kullanmış olduğum bir takma isim. Daha sonra bu adı ayakkabılarımla da eşleştirdim. Bu ismi koleksiyonum için de kullanıyor oluşumun sebebi, politik ve etik görüüşümlerimle de ilişkili olan çizimlerimin oldukça kişisel olması.

İçlerinden birini satın almak için seninle irtibata geçen biri oldu mu hiç? Daha şimdiden, üretildikleri takdirde bir çift edinebilmek için sırada bekleyen müşteriler var mı?

Birkaç ay önce Devianart üzerinden çizimlerimi paylaştığımda, “Bu ayakkabıları nereden alabiliriz?” soruları da dahil olmak üzere, insanlardan inanılmaz güzel geri dönüşler aldım. :) Bu da bu ayakkabıları giymenin güzel olabileceğini düşünen tek kişi olmadığımı, başkalarının da bu konuda istekli ve heyecanlı olduğunu anlamamı sağladı. Yani evet, eğer üretilirlerse dışarıda bu ayakkabıları almak isteyecek insanlar olduğunu söyleyebiliriz. Şimdi ihtiyacımız olan şey ise bunun farkına varacak olan potansiyel bir üretici. :)


------------------------------------

Tell me more about you, what do you do? I really want to learn your story.

I'm 31 years old, doing a PhD in philosophy of science at Ghent University, where I'm working as a researcher. I'm originally from Serbia, where I graduated philosophy and worked for a while as a teaching assistant, but after receiving a scholarship for the studies in Belgium, I moved over here. Although philosophy is my primary interest, I also have some hobbies, one of which is drawing shoes from my imagination :)

How did you start drawing shoes?

I used to draw a lot when I was a kid, and a big part of that were all kinds of crazy shoes :) Half a year ago I've started scrabbling shoes again, mainly during the breaks in between my work, just to relax a bit by doing something entirely different. This scrabbling turned into a more concrete drawing when I got as a present from my boyfriend a graphic tableau. Since I work in Linux, I started to draw in an open source program MyPaint which offered a lot of possibilities for representing different textures, colours and shades. This inspired me to attempt representing my shoes in a more realistic way than before.

 For now they are only drawings, right? They haven't been produced yet?

That's right. All of them are just digital drawings. And the main condition for their potential production is that they're made in a cruelty-free way. Since I am a vegan, I've always thought that these ideas of shoe designs could maybe contribute to the market of vegan-friendly (and cruelty-free in general) footwear. I think that the main reason most people who aren't vegetarians or vegans continue to buy leather shoes, is not only a lack of interest for the cruelty-free production, but also the fact that the choice of fashion-forward vegan-friendly shoes is very limited. Thus, in order to attract non-vegan customers, cruelty-free shoes need to have an interesting, unique design. The quality of such footwear is not at all problematic since nowadays there are many good vegan-friendly materials, both water-resistant and breathable, so that durable and comfortable cruelty-free shoes are perfectly possible. And so, the main idea of my shoe designs/drawings is to contribute to the market of cruelty-free shoes by offering some more innovative styles. I'm still not sure if they will be produced, but my ideas are there, and they can at least serve to show how cruelty-free shoes could, in principle, look like :)

So you want them to be more than just drawings and to get produced. Are you working on it? Because they are really fascinating, somehow you have to make them real!

Thank you very much for saying that :) It's not that easy to work on their production mainly because of two reasons: on the one hand, I already have a job (which I enjoy very much), and so I only have a limited amount of time to look for possible producers; on the other hand, I have no background in footwear design, which is what shoe companies usually ask for. I am currently in contact with a footwear artisan who would be able to produce my shoes, and we're now looking for an investor, interested in running the whole thing. So let's see how that goes!

Since when you have been a vegan? Do you think that sometimes its hard to be a vegan? I'm also a vegetarian and even being a vegetarian is hard sometimes, especially if you are traveling.

Hey, nice you're a vegetarian! I became vegetarian when i was 11. My parents and my elder sister were vegetarians as well, and though they didn't pressure me to become one, they supported me to stop eating meat if I wanted to. I became vegan some 8 years ago, mainly for ethical reasons. In most of the European countries it's very easy to eat vegan food since there are many shops with all kinds of vegan products, and there are more and more restaurants aware of the term as well. It can get tricky once you go to some other parts of the world, but if you prepare in advance a so-called "vegan passport" describing what you eat and don't eat in the language of the country you’re visiting, you can always show it in a restaurant and see what you can get. In the worst case, you'll end up eating bunch of salads or cooked veggies ;)

Where do you shop for clothes? Can you suggest some brands which have vegan-friendly products?

As for the clothes alone (so, excluding shoes), I most of all prefer those hand-made by my mum and my granny :) Half of my wardrobe consists of hand&home-made pieces. I wish I could make clothes as well, but I've never had enough time to learn it. Maybe some day :) As for vegan and eco-friendly shops, Kind Boutique is one of my favourite online shops, not only because of the products they sell, but because of their approach which is really based on the idea of being kind. When it comes to shoes one of the best vegetarian-friendly shoe lines is Vegetarian Shoes. Their Airseal T-Bar Sandal is maybe the most comfortable pair of shoes I have. And not at all less comfortable than leather shoes I used to wear in the past! I like a lot Olsen Haus shoes, though I've never bought any of them. Irregular Choice recently introduced some great looking vegetarian-friendly shoes as well. And, of course, there are unique Stella McCartney's shoes, though I've never tried any of those either ;)

Lets revert back to our main topic: Shoes. :) Your drawings are more like a contemporary art work then shoes. Do you think that they are also wearable?

Thanks so much for saying that :) I'm aware of the fact that my drawings don't resemble usual shoes, but each of them is just a slight modification of a usual high-heel. None of them is extraordinary high or too narrow or too open or too closed to be radically different from a usual shoe. So when it comes to their form, they should be just fine as real shoes. However, they do stand out when it comes to style since each of them isn't only a shoe, but something else at the same time. The main idea of these drawings is to explore the possibilities of the form of a shoe and allow that form to show something else in addition to what we're already used to see in footwear. But the beauty and the functionality of a shoe as a wearable object is not supposed to be compromised. It wasn't my intention to primarily draw a shoe which looks like a cat or like a face. My intention was rather to make a beautiful shoe by means of incorporating something new to its form. Each of my drawings represents a shoe which I myself would definitely wear :)

Maybe they haven't got made yet, but you already know what your brand's name will be: RenuRenu Shoes. What does RenuRenu mean?

The name RenuRenu doesn't have any special meaning except that it's a nick-name I sometimes use online, and which I have then linked to my shoes as well :) The fact that I use it for my collection of these shoe-drawings is also related to the fact that these designs/drawings are personal in the sense of being related to my own political and ethical views.

Has anyone ever got in contact with you to buy one of them yet? Do you already have some customers who are waiting in line to have a pair of shoes when they start to be produced?

When I first posted my drawings on Deviantart (a couple of months ago) I received an amazing feedback for them, including questions such as "where can I buy these shoes?" :) That made me realize that I'm not the only one thinking it would be really nice to wear these shoes, but that others find them interesting and exciting as well. So, yes, you could say there are people out there who'd be glad to buy these shoes if they are produced. Now we need a potential producer to realize this as well!

10 Eylül 2010 Cuma

Bana Parfümünü Söyle, Sana Kim Olduğunu Söyleyeyim.

Parfüm… Dondurmanın üzerindeki çikolata sosu gibi. Aşureyi süsleyen nar taneleri gibi. Salebin üzerine serpilen tarçın, bozanın içine atılan leblebi gibi. Derin bir sırt dekoltesinden gözüken dövme gibi. Sade bir elbisenin üzerine takılan kolye gibi. Hediye paketinin üzerindeki küçük not, en sevdiğin kitabın arasından çıkan kurutulmuş çiçek, gülünce yanakta beliren gamze, rakı içerken çalan Zeki Müren şarkısı gibi.

Parfüm… Stilinin son vuruşu, görünüşünün son darbesi; ama belki de en etkilisi, en keskini, akılda en yer edeni… Ya da kısacası Christian Dior’un dediği gibi: “Bir kadının kullandığı parfüm, el yazısından bile fazlasını anlatır.”

Tush Magazine’in Total Look adını verdiği fotoğraf çekimi, parfümün sahip olduğumuz stilin nasıl da önemli bir parçası olduğunu vurguluyor ve parfümleri temel öğe olarak ele alarak, ona göre bir stil yaratıyor.

Tüvit ceketsiz bir Chanel düşünülebilir mi mesela? Ya da eşarpsız bir Hermés?

Tush Magazine #21 "Total Look"
Fotoğrafçı: Jonas Bresnan, Styling: Claudia Scoltan, Model: Luca Gadjus


Fotolar: Fashionising



7 Eylül 2010 Salı

SHOE QUEEN: Nicholas Kirkwood+Keith Haring= Sanat

Ayakkabı tanrılarından biri olan Nicholas Kirkwood'un akıl almaz yeteneği ve Keith Haring'in sanatı birleşirse ne olur?

Ben size söyleyeyim; ortaya gerçeküstü, çılgın, giyilebilir sanat ürünleri çıkar. Keith Haring by Nicholas Kirkwood adı verilen bu koleksiyondaki ayakkabıları alıp, giyip sokağa mı çıkmalı; yoksa dekor niyetine evin baş köşesine mi koymalı? Duvara mı asmalı? Koyna alıp da beraber mi yatmalı? Sadece hayran hayran mı bakmalı? Belki de ağzı burnu kayıncaya kadar ayaktan çıkarmamalı?

Ama almalı.

Lizard'ın Notu: Keith Haring by Nicholas Kirkwood Collection'ın satışı, Şubat 2011'de başlayacak.

Foto: C'est La Vie

6 Eylül 2010 Pazartesi

Bu Kış Ne Giyeceğiz?

Aylardan “Giyecek hiçbir şeyim yok.” ayı, günlerden “Bu havada ne giyilir ki? Çıldıracağım!!” günü. Saat ne giyeceğini bilemeden dolabın önünde geçirilen saatleri on geçiyor. Bu çanlar kimin için çalıyor? Herkeste yağmur sonrası açığa çıkan çimen kokusunun güzelliği tweet’i, sanki İstanbul’un her yeri yemyeşilmiş gibi. Nedense bu aralar benim burnuma daha çok yalnızlık kokusu geliyor. Bir de bayatlamış sanırım, ekşi ekşi kokuyor.

Bu havalarda ne giyilir gerçekten? Peki ya kış? Kışa da hazırlanmalı sanki yavaştan?

Christian Louboutin
Marc Jacobs

-Minik çantalara, clutch’lara bir süre ara; çünkü yanımızda taşımamız gereken eşya fazla. Kaplumbağa misali evimizi yükleniyoruz sırta. Bu sene bütün defilelerde karşımıza çıkan kürk çantalardan edinilebilir mesela.

-Kanma sakın “Dışarı çıksam, biraz ıslansam…” diyen Arap kızına. Bir şemsiye al sen muhakkak yanına.

-İçinde yağmur kelimesi barındıran eşyalar, kulağa işe yarar geliyor. Yağmurluk gibi, yağmur çizmesi gibi. Özellikle bu yağmur çizmeleri mini eteklerle ya da jean şortlarla kombinlenmeli. Glastonbury Festivali’ndeki insanlar gibi.

Chloe
Jean Paul Gaultier

-Kiltlerin de bu sezonun en büyük trendlerinden biri olduğunu es geçmemeli. İskoçya'ya selam eylemeli.

-Şallar ve fularlar! Sonunda yeniden boynumuza dolanacaklar.

-Ne yaparsan yap, yine de leopardan şaşma!

Marc Jacobs
Asos

-Daha soğuk günler için dolabında cape adı verilen; genellikle kolsuz, pelerin gibi gözüken kabanları sakla. Deve tüyü rengi olanı en moda.

- Çok seveni yoktur kadifenin, ama bu sene çok moda olacak. Bilesin.

-Bora Aksu'da anladık, Zeynep Tosun'da onayladık. İç giyimi dış giyim olarak kullanmaya devam ediyoruz.

Louis Vuitton
John  Patrick Organic

-60'ların ve 70'lerin etkisi bu kış da tüm gücüyle varlığını sürdürüyor. Bu nedenle yüksek bel pantolonlara, kabarık eteklere, annenin dolaplarını karıştırmaya tam gaz devam. Aranızda hala "cat eye" denilen gözlüklerden edinmeyen kaldı mı ki?!

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...