Sabahlara kadar oturup, kahve eşliğinde Golden Globe izlenen bir gecenin ardından uykusuz başlayan bir pazartesi. Ama buna değdi. Uzun zamandır hiçbir kırmızı halı beni bu kadar heyecanlandırmamıştı. Öyle ki normalde pek fazla kırmızı halı yazısı yazmamama rağmen beni bir iki kelam etmeye zorladı. Hem Albilgi ile yaptığımız sinemodasal söyleşinin ertesinde bahsetmemek de olmazdı.
Bu kadar heyecanlanmama sebep olan isim pek tabii ki Angelina Jolie! Bütün tören boyunca Angelina’ya bakmaya doyamadım. Angelina siyah tercih etmediğinde ve yeni şeyler denediğinde nasıl da güzel oluyor. Yaka detayındaki kırmızılık, bel kısmındaki drapeler ve onu takip eden derin bacak yırtmacı. Bu Atelier Versace elbise içinde Angelina Jolie gecenin en en en şık isimlerinden biri. Geceye elinde baston ile teşrif eden Brad Pitt ile birlikte insanoğlunun ulaşabileceği en üst noktayı göstermeye gelmiş gibiler.
Ve beni heyecanlandıran bir diğer isim; Emma Stone. Emma Stone, son zamanlarda en az Diane Kruger kadar merakla takip ettiğim, yaptığı her seçimi gıpta ile izlediğim, son zamanların bence en önemli stil ikonlarından biri. Golden Globe’da da bu düşüncelerimi haklı çıkartacak harika bir Lanvin elbise giymişti. V yakalı, uçuş uçuş bu elbisenin detaylarına dikkat çekerim; omuzlar, elbisenin yanlarından inen şeritler, ve o kemer! Oscar Wilde şöyle der: “Bana lükslerimi verin, gereksinimlerim olmadan ya yaşarım.” Ben de diyorum ki; bana o kemeri verin, gereksinimlerim olmadan da yaşarım!
Evan Rachel Wood o kadar güzel ki. Buna bir de yaptığı harika seçimler eklenince ortaya muhteşem görüntüler çıkıyor. Ten rengiyle büyük bir uyum içerisinde olan Gucci Premiere elbisesi dün gece kırmızı halının en orijinal, en iddialı ve çarpıcı elbiselerinden biriydi. Transparanın payete, payetin kuş tüylerine geçişi o kadar kusursuz ki, elbise su gibi akıyor resmen. Rachel’ın su gibi güzelliği ile de mükemmel bir bütünlük yakalamış.
İşte benim kadınım Zooey Deschanel! Zooey’i yan komşummuş gibi, en yakın arkadaşımmış gibi seviyorum. Güzelliğin ve sevimliliğin eşit miktarda karışımının bir sonucu olan Zooey, üzerine cuk diye oturan bir elbise seçmiş. Bu yeşil-siyah Prada elbise, tam da Zooey’den beklendiği gibi. Sırt detayı muhteşem, Zooey’nin saçları elbisenin sırt detayını kapatmayacak uzunlukta. Zooey’nin içindeki oyuncu, eğlenceli kız ise tırnaklarında kendisini göstermiş.
Reese Witherspoon, dün gece Golden Globe’u cayır cayır yaktı! (tam bir gazete manşeti J) Kırmızı, sade ama muhteşem kesimi sayesinde kendini belli eden bir Zac Posen elbise içinde dört dörtlüktü. Elbise vücuduna o kadar güzel oturmuş ki; sanki elbise değil de, vücudunu kaplayan derisi gibi.
Favori ilk beşimi söyledikten sonra gelelim geceye katılan diğer isimlere. Baştan aşağı nude renklerde giyinen, Dior’u tercih eden Charlize Theron’un güzelliğine her zamanki gibi diyecek yok. En çok beğendiğim kısmı ise saç modeli ve saç bandı oldu.
Albilgi blog’unun sahibesi Yasemen, yaptığımız röportajda Nicole Kidman için “Sade ama iddialı tarzını seviyorum” demişti. Yasemen’in bu sözleri, dün gece zımbalarla bezeli Versace elbise ile Golden Globe’a katılan Nicole Kidman’ı harika tanımlıyor: hem sade, hem de inanılmaz iddialı. Elbise gerçekten o kadar iddialı ki, Nicole Kidman içinde yalnızca bir askı gibi kalmış. Elbise Nicole için değil de, Nicole elbise için var gibi.
Angelina Jolie, Emma Stone gibi isimler nedeniyle ilk beşime giremese de, Jessica Biel gecenin en beğendiğim isimlerinden biriydi. Daha doğrusu Jessica Biel’i değil de, sanırım içimde gizli bir Elie Saab radarı olduğu için hemen elbisenin bir Elie Saab olduğunu algılayıp öyle beğendim. J Elie Saab’a bayılıyorum ve bu romantik dantel elbise için gardırobumun hepsini verebilirim. Bir tek Elie Saab’ım olsun, bana bir şey olmaz! Sırt dekoltesiyle beraber kullanılan kolye detayı da harika. Hatta daha önce bununla ilgili bir yazı yazmıştım. Buradan okuyabilirsiniz.
Jessica Chastain; incilerle bezeli Givenchy elbisesi ve Harry Wiston inci küpeleri ile az önce istiridyenin içinden çıkmış, ayaklanıp gelmiş gibi. Elbiseye diyecek söz yok, ama sanki Jessica’nın üzerinde bir beden küçük durmuş.
Heidi’nin artık beni tek heyecanlandırdığı an, Halloween’de kılıktan kılığa girdiği ve acaba bu sene ne olacak dediğim an. Artık kırmızı halıda ne yazık ki -böylesine alımlı bir kadın olmasına rağmen- göze çarpmıyor. Uçuk pembe, dümdüz bir Calvin Klein elbise tercih etmiş. Taktığı turkuaz Lorrine Scwartz kolye bile elbiseye hareket getirmeye ve renk katmaya yetmemiş.
Natalie Portman, geceye o kadar kafamdaki gibi katıldı ki. Elbisenin renginden modeline, saçından makyajına kadar kafamdaki Natalie Portman aynen buydu. Elbise bir Lanvin, yaka detayı ile çantanın uyumu güzel. Ama yine de Natalie beni şaşırtsaydı fena olmazdı hani. Kafamdaki Natalie Portman görüntüsünü fotoğraflayabilseydim ve dün geceki Golden Globe’daki görüntüsüyle yan yana koyabilseydim, ne demek istediğimi anlardınız. J
Elle McPherson, beni elbisesinden ziyade hala nasıl böyle 18’lik bir genç kız gibi kalabiliyor oluşuyla şaşırtanlardan. Elbisesi bir Zac Posen. Korsesinden uzanan eteği ve o eteğin altından fışkıran kat kat tüller çok güzel duruyor. Hem beyaz, hem de uzun kuyruklu ve kat kat tüllü elbiseler, kafamda hep bir “runaway bride” imajı canlandırsa da genel olarak Elle’i beğendim.
Diane Lane’i dün gece çok zarif buldum. Dore rengi, işlemeli Reem Acra elbisesi, bir omuz üzerinden sarkıtılan saçları ve doğal makyajı birbirini güzel tamamlamış.
Altın ve beyazın mükemmel uyumu. Georgina Chapman başka ne giyebilirdi ki? Elbise tabii ki Marchesa. Elbisenin belde oturuşuna, dökümüne, kollardaki ve yakadaki altın detaylarına hımm, nasıl desem, bayıldım! Bu elbise birkaç ay önce Olivia Wilde tarafından da giyilmişti gerçi.
Hazır konu Marchesa’ya gelmişken, bir Marchesa elbise ile devam edelim. Lea Michele; bu gümüş, ışıl ışıl elbise içinde harika gözüküyor ama elbise o kadar göz alıcı ki, sanki kim giyse olurmuş gibi. Elbisenin üst bölümündeki işçilik, ben Marchesa’yım diye bağırıyor adeta.
Bir ışıl ışıl elbise de Nicole Richie’den. Elbise bir Julien Macdonald. Nicole’un saçları, elbisenin modeli o kadar bilindik ki, sıkıcı olduğunu bile söyleyebilirim bu yüzden.
Işıltılardan devam edelim. Madonna’nın altı kaval üstü şeşhane diyebileceğimiz Reem Acra elbisesini hiç ama hiç beğenmedim. Üzerinde bir 80’ler rüküşlüğü var sanki. Eldeki eldiven detayına hiç girmiyorum bile! Vakt-i zamanında bir arkadaşım şöyle demişti: “80’lerin en güzel tarafı, geçmişte kalmış olmasıdır.” Biri bunu Madonna’ya iletsin lütfen. J
Rooney Mara tek başına ayrı bir yazı konusu bence. Aslında ona ve onun stiline adanmış bir yazı yazmayı zaten düşünüyordum ama bu blog’da ilk defa adının geçiyor olması Golden Globe’a kısmetmiş. İlk The Social Network filmi ile simasına aşina olur gibi olduğumuz, ama asıl The Girl with the Dragon Tatoo ile ismini, cismini, tarzını her yerde gördüğümüz Rooney, stil ikonu olma yolunda büyük bir hızla ilerliyor. Golden Globe’da giydiği siyah, şeritli Nina Ricci elbisesiyle de son zamanlarda izlediği çizgisini bozmuyor ve yalın bir şıklık sergiliyor.
Geçtiğimiz yıl Oscar’da giydiğin lila rengi muhteşem Elie Saab elbise ile çıtayı bir hayli yükselttiğinden ve çok daha iyisinin nasıl olabileceğini daha önce bize gösterdiğinden bu Dior elbisesi içindeki halini pek beğenemeyeceğim sevgili Mila Kunis. Üzgünüm canım.
Twitter’ın kelime oyunu üstadı @brusvilis’in “Soyadında bile win kelimesi geçiyor bu kadının” diye tanımladığı Kate Winslet, pek tabii dün gece de evine bir ödülle döndü. J Kate Winslet’ın seksapalitesini gözümüze gözümüze sokmaya çalışmadığı zamanlardaki halini ve yaptığı tercihleri genel olarak beğeniyorum. Bu siyah-beyaz Jenny Peckham elbisesi ile sergilediği görüntü de işte o beğendiğim hallerinden biri.
Tercihini siyah-beyaz kombinasyonundan yapan bir diğer isim ise Claire Danes. Siyah-beyazın uğurundan mıdır bilinmez ama o da evine ödülle dönenlerden. Derin sırt dekolteli elbise bir J. Mendel. Sevmedim diyemem ama çarpıcı olduğunu da söyleyemem.
Meryl Streep’ciğim hep olsun, her yerde olsun. Bu kadın tüm dünyaya zarafet ve asalet dersi vermeli. Dün gece kırmızı halıda yürürken de, dünya kadar ödül kazanmış bir oyuncu olmasına rağmen hala ödül aldığında şaşırıyorken de ve gözlüğünü unuttuğu için sahnede paniğe kapılıyorken de inanılmaz zarifti yine. Bu nedenle ne giyse onun bu zarifliğinin önüne geçemediğinden o hep güzel. Siyah, belden kemerli gömlek elbisesi bir Alessandra Rich. Kırmızı halıda bu gömlek elbiselerden daha önce Evan Rachel Wood da giymişti.
Daha da kısalmış yeni saçlarıyla Michelle Williams kırmızı halıya bir Jason Wu elbise ile katıldı. O da Charlize Theron gibi aksesuarda saç bandı kullananlardan. Ama kanımca Charlize Theron’daki gibi başarılı bir uyum yakalayamamış. Bu elbise, saçı ve makyajı ile hanım hanımcık bir görüntü çiziyor.
Jodie Foster’ı yeniden görmek ne güzel. Bu payetli elbisesi bir Armani. Modelini pek beğendiğimi söyleyemeyeceğim ama rengi harika ve kendisine de yakışmış.
İşte moda böyle bir şey, sürprizlerle dolu. Sanırım Salma Hayek’den böylesine elegant bir seçim beklemiyordum. Bu üst kısmı dore desenlerle kaplı Gucci elbise, gerçekten de ince bir zevkin örneği.
69. Golden Globe Ödülleri’nde öne çıkan bir şey daha vardı; zümrüt aksesuarlar. Uzun kollu, ışıltılı bir Naem Khan elbise tercih eden Julianne Marguiles, dün kırmızı halıda şöyle diyordu: “Farklı renkte aksesuarlar kullanarak kıyafetime renk katmayı seviyorum.” Gerçekten de zümrüt küpeleri harika bir renge sahip olan elbise ile güzel bir kontrast yakalamıştı.
Julien Moore, özellikle diz kısmına kadar iyice daralan ve sonra yeniden genişleyen eteğine bayıldığım, deniz kızı formunu sevdiğim bir Chanel içinde. Bu siyah renkli elbiseye renk katmak için peki o ne yapmış? Pek tabii ki zümrüt aksesuar kullanmış.
Debra Messsing’in tek omuzlu, drapeli siyah Monique L’hullier elbisesi sizce de çok ama çok bilindik değil mi. Elbise risksiz, çok güvenilir bir elbise. Sizi asla gecenin en kötü giyineni yapmayacak ama hiçbir iddiası ve albenisi de yok. Belki Debra’nın istediği de budur, bilemeyeceğim. O da bu düz, sade elbisesini zümrüt ile renklendirmeye çalışanlardan.
Geceye damgasını vuran, en azından bizim açımızdan, bir diğer olay da Meltem Cumbul’un Golden Globe’a ödül vermek üzere katılmasıydı. Aslında oldukça gururlanmamız gereken bu olay, Meltem Cumbul’un yapmış olduğu elbise seçimi ve özellikle de konuşmasıyla oldukça garip ve anlamsız bir hal aldı. Meltem Cumbul sahneye bir Chloe elbise ile çıktı. Açıkçası ben böylesine önemli bir etkinlikte çok daha dikkat çekici, vücuda oturan, daha canlı bir renk tercih ederdim. Meltem Cumbul, sanki Golden Globe Ödülleri’ne değil de sıradan bir davete gidiyor gibiydi. Konuşmasına gelince… Biz gerçekten ne demeye çalıştığını pek anlayamadık. “Benim ülkemde de bu ödül töreni izleniyor” ile başlayan, “Küçükken ben de izlerdim” ile devam eden ve “Yurtta sulh, cihanda sulh” ile sonlanan bir konuşma yaptı kendisi. Yaptığı konuşma ödül töreninden ve akıştan o kadar bağımsızdı ki; sanki davet edilmedi de sahneyi boş bulunca mikrofonu kapıp iki kelime de ben edeyim dedi. Bir duruşu, bir mesajı ve dikkat çekmek istediği bir konu olabilir ama keşke bunu daha çarpıcı ve anlaşılabilir bir konuşma ile yapsaydı.
Son olarak bu upuzun yazıyı dünyanın en cool kadınıyla kapatmak istiyorum ve o kadın tabii ki Tilda Swinton. Istancool kapsamında kendisini oldukça yakından görme şerefine nail oldum ve bu ileride çocuklarıma anlatacağım bir anım olacak. J Kendisi Haider Ackermann imzalı bir kostüm içerisinde. O her zaman kırmızı halının en farklısı, en kendine özgüsü. Yine saçıyla, duruşuyla farkını ortaya koyan ve bir başkası giyse komik duruma düşecek ama o giyince her zaman muazzam olan bu harika stilin sahibi Tilda'nın önünde her zamanki gibi şapkamı çıkarıyorum ve daha fazla Tilda isteyenleri de şu yazımı okumaya davet ediyorum.
Fotolar: Zimbio
Geceye damgasını vuran, en azından bizim açımızdan, bir diğer olay da Meltem Cumbul’un Golden Globe’a ödül vermek üzere katılmasıydı. Aslında oldukça gururlanmamız gereken bu olay, Meltem Cumbul’un yapmış olduğu elbise seçimi ve özellikle de konuşmasıyla oldukça garip ve anlamsız bir hal aldı. Meltem Cumbul sahneye bir Chloe elbise ile çıktı. Açıkçası ben böylesine önemli bir etkinlikte çok daha dikkat çekici, vücuda oturan, daha canlı bir renk tercih ederdim. Meltem Cumbul, sanki Golden Globe Ödülleri’ne değil de sıradan bir davete gidiyor gibiydi. Konuşmasına gelince… Biz gerçekten ne demeye çalıştığını pek anlayamadık. “Benim ülkemde de bu ödül töreni izleniyor” ile başlayan, “Küçükken ben de izlerdim” ile devam eden ve “Yurtta sulh, cihanda sulh” ile sonlanan bir konuşma yaptı kendisi. Yaptığı konuşma ödül töreninden ve akıştan o kadar bağımsızdı ki; sanki davet edilmedi de sahneyi boş bulunca mikrofonu kapıp iki kelime de ben edeyim dedi. Bir duruşu, bir mesajı ve dikkat çekmek istediği bir konu olabilir ama keşke bunu daha çarpıcı ve anlaşılabilir bir konuşma ile yapsaydı.
Son olarak bu upuzun yazıyı dünyanın en cool kadınıyla kapatmak istiyorum ve o kadın tabii ki Tilda Swinton. Istancool kapsamında kendisini oldukça yakından görme şerefine nail oldum ve bu ileride çocuklarıma anlatacağım bir anım olacak. J Kendisi Haider Ackermann imzalı bir kostüm içerisinde. O her zaman kırmızı halının en farklısı, en kendine özgüsü. Yine saçıyla, duruşuyla farkını ortaya koyan ve bir başkası giyse komik duruma düşecek ama o giyince her zaman muazzam olan bu harika stilin sahibi Tilda'nın önünde her zamanki gibi şapkamı çıkarıyorum ve daha fazla Tilda isteyenleri de şu yazımı okumaya davet ediyorum.
Fotolar: Zimbio
3 yorum:
Beautiful looks!!!! I like your blog!
Maybe we can follow each other?
You like art and fashion?
Have a nice day!
Besos, desde España, Marcela
Can I clone your article to my blog? Thank you.
if you add my blog link, yes you can. :))what is your blog btw?
Yorum Gönder