10 Nisan 2010 Cumartesi

Hikayen Ne?: Banu Özer Eren (My Candy Bags)

Kim olduğunun çok da önemi yok aslında. Komşunun kızı Ayşe de olabilirsin, Madonna da. Anlatacak bir hikayen varsa şu hayatta, hele bir de bunu güzel anlatabiliyorsan ne farkın kalır Madonna’dan?

Herkes farklı anlatır hikayesini. Kiminin yazmaktır tek elindeki, kelimeleri doldurur sayfalara, hikayeler çıkar, romanlara dönüşür, bir hayat olur. Kimi de benim gibi kendince bir blogda öyle öter durur. Kimi sinema salonlarına taşır hikayesini, beyaz perdeye yansıtır. Kim bilir belki dışı seni, içi de onu acıtır. Kimi çizdiği resimde, kimi yaptığı yemekte, kimi çaldığı müzikte, gitarının telinde, kimi de diktiği kıyafetlerde aslında sana hep bir hikaye anlatır.

Seviyorum hikayeleri ama bazı insanlarınkini daha çok seviyorum, başucuma koyduğum kitaplar misali. Bazı insanlarınkini ise öğrenmek için can atıyorum, bazılarınkini de biliyorum ve herkes bilsin istiyorum. Böylelikle blogumda “Hikayen Ne?” serisine başlıyorum. Başka güzel hikayeler de buraya konuk olsun istiyorum.

Evet, “Hikayen Ne?” serisi. Röportaj demek istemiyorum, çok resmi geliyor. Ben onun yerine insanlara gidip de “Senin hikayen ne?” diye sormak istiyorum. Bu Sütçü Hasan da olabilir, My Candy Bags’in yaratıcısı ve birbirinden şeker çantalar tasarlayan Banu Özer Eren de. Hikayesi güzel olduktan sonra değmeyin keyfime.

Evet blogun ilk hikayesi, ondandır çenemin düşmesi. Ben susayım da anlatsın Banu hikayesini…


Sitende de belirttiğin gibi her şeyin bir hikayesi var gerçekten. Peki senin hikayen ne? Nasıl ortaya çıktı bu şekerler?
Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Tasarım Bölümü’nde okudum. Katıldığım birkaç tasarım yarışmasındaki birinciliklerden sonra İstanbul’a sürüklendim. Uzun bir süre deri piyasasında tasarımcı ve koleksiyon sorumlusu olarak çalıştıktan sonra kendim bir şeyler yapmaya, tasarım ve üretim olarak yapabileceğim en uygun ürünün de hikayeler anlatan çantalar olabileceğine karar verdim. Hem de hepsinden sadece bir tane olacaktı! İnternet sitesi fikri de satış ve pazarlama için en uygun yol oldu.

Bu şekerler suda erimiyor. Bir kerede yenilip biten ve bizi üzen şekerlerden de değil. Bunu biliyoruz. Peki başka ne özellikleri var?
Bence en önemli özellikleri onları çok severek ve eğlenerek yapıyor oluşum. Bazı modeller beni gerçekten çok güldürüyorlar :) Bir diğer özellikleri evet yenilip bitmiyorlar ve evet sizi üzmüyorlar da. Ama inanın ki o çantayı gören başka birini çok üzüyorlar. Çünkü o çantadan sadece sizde var.

Öyle her yerde karşımıza çıkıp da bizi sıkan bir marka değil My Candy Bags. Ama yine de özgün tasarımlara meraklı olan herkes bir şekilde biliyor. Peki nasıl duyuldu bu kadar? İnsanlar nasıl keşfetti?
Çantalar eğlenceli ya. Duyulmaları da bir oyun aslında. O oyunun adı da “kulaktan kulağa”. Basında yer almasının da katkısı oldu elbette ama My Candy Bags’in esas takipçileri bu çantaları ve web sitemi birbirlerinden duydular.

Hepsinden birer adet mevcut. Peki hiç kıyıp da satamadığın, bir köşeye ayırdığın bir çanta oldu mu?
Evet, bir tane var. Aslında çok çanta kullanan biri değilim ama o modeli yaptığımda eşim “Bunu sakın vitrine koyma, bu senin olsun. Çünkü üstündeki kızla erkek bize çok benziyor.” dedi. O model “aşık günler”di. Hala keyifle kullanıyorum.

“Bana mutluluğun resmini çizebilir misin?”diye klişe bir felsefi soru vardır ya. Sanki sen çantalarınla bunu başarmışsın gibi. Çünkü hepsi birbirinden pozitif ve eğlenceli. Bunları tasarlayan kişinin de hayata bakışı çok pozitifmiş gibi geliyor bana. Kafamda hep kelebekleri yakalamaya çalışan kayıtsız bir kız çocuğu canlanıyor. Gerçekten de öyle misin?
Pek sayılmam. Ama becerikliyim. El işi ya da tasarım anlamında değil. Becerim şu: Çok parlak dönemler geçirdiğimiz, her şeyin pek de toz pembe olduğu bir dünyada yaşamıyoruz. Orası kesin. Ben geçirdiğim kötü ya da ortalama bir günden iyi şeyleri yakalama, kısa bir süre de olsa o gözle bakabilme becerisi geliştirdim. Pollyanna olmadım ama çok işime yaradı. Bu tasarımlarıma yansıdı, tasarımlar çanta olup web siteme taşındı ve birçok kişinin gününü güzelleştirebilmek için omuzlara asıldı.

Aksesuar en önemli şeydir aslında. Ne giydiğinden çok neyle giydiğin önemlidir çünkü. Peki çanta dışında başka aksesuarlar da tasarlamayı düşünüyor musun?
Ahh düşünmez miyim?! Aslında başka düşündüğüm bir şey yok. : ) Candy Bags çantalarındaki hikayeler eteklere, atkılara, berelere de taşınsa, hatta ayakkabı olup yollara düşse… Candy Bags ailesinin bu şekilde büyümesi için benim de başka türlü bir çalışma sistemine geçmem gerekir. Tek başıma yapmam biraz zor. Ayrıca internet üzerinden satış kısıtlı. Yani eteği şapkayı ya da bir ayakkabıyı denemelisiniz bence. Bunun için bir mağaza gerekli. Kim bilir, belki ileride o da olur.

Sadece internet üzerinden mi satış yapıyorsun yoksa bazı tasarımcılar gibi anlaşmalı olarak ürün gönderdiğin mağazalar da var mı?
Bu tarz istekler oldu ama ben Candy Bags çantalarının yalnızca bu adreste yer almasını istiyorum.

Çanta tasarlamadığın zamanlarda neler yapıyorsun peki? Başka işlerle de meşgul müsün?
Sadece tasarlıyor olsaydım başka şeyler de yapıyor olabilirdim aslında. Ama çantaların tasarımından dikimine, malzeme alımından görsellerinin hazırlanmasına kadar her şeyi kendim yaptığım için bir bakıyorum gün bitivermiş. : )

5 yorum:

Adsız dedi ki...

Hrika bir söyleşi olmuş keyifle okudumm kalemine sağlık tatlım :) Bu arada şu cantalardan istiyorum bende bi tane hemen bayıldımmm :))))

Sevinc dedi ki...

bu hikayeyi ben de çok beğendim.
hem ilk olması sebebiyle hem de samimi oluşuylaa:))
nicelerine lizard.

*STYLEBOOM* dedi ki...

harika harika!! hem çantalar, hem söyleşi, hem de böyle güzel bir paylaşım. hemmen twitterdan geçiyorum!

The Lizard Queen dedi ki...

tesekkurler kizlar! begendiginize sevindim, ama bu sirin mi sirin cantalarla tanistiginiza daha cok sevindim.

AYŞİM ÖZGÜR dedi ki...

çantalara bayıldım! Ama çanta rejimindeyim (öyle bir şey olabiliyorsa)
bu arada "hikayen ne"ye de bayıldım:)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...