3 Mayıs 2010 Pazartesi

Hikayen Ne?: Hazal Yılmaz (Urban Confessions)

Bazı şeyleri paylaşmayı sevmiyorum ben. Hayatımın şarkısı benim hayatımın şarkısı olsun isterim mesela. Başkası sahiplenirse feci içerlerim. En sevdiğim film sadece benim en sevdiğim olmalı, başkasıyla paylaşılmamalı. Hele gizliden gizliye keşfettiğim bir mekan varsa ve senin de gittiğini duyarsam küserim bir süre seninle ve de konuşmam.


Hazal Yılmaz da benim için böyle aslında. Benim Türk blogger’lar arasından takip etmeye başladığım ilk blogger. Sonra bir baktım Sabah Gazetesi'nde yazar olmuş, Entertainbul’dan öneriler yapar olmuş, üstüne üstlük Pentilog'u da çıkarır olmuş. Ne yalan söyleyeyim bozuldum önce. Hele bir ara bilgisayarımdaki teknik sorunlar nedeniyle sitesine bile giremedim de iyice kırıldım. Sanki en iyi arkadaşı bendim de aramıza biri girmişti. Artık benimle değil de onunla dertleşmeyi seçmişti. Oysaki o benim sabahlarımın tamamlayıcı üçüncü elamanıydı. Afyon ancak kahve, sigara ve Hazal Yılmaz eşliğinde patlardı.


Dedim madem 3. elemanıydı, o zaman da blog’un 3. hikayesi olmak hakkıydı. Hem o kadar güzel yazıyor ki bu kadar bencillik yapmaya gerek yok. Sanmıyorum artık kendisini duymayanın kaldığını ama yine de kendimize saklamanın bir alemi yok.


Böylece ben de şeytanın bacağını kırarım da sevdiğim bir şeyi alelade paylaşırım ve Hazal'a gider de "Hikayen Ne?" diye sorarım.




1-Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde Hazal diye birisi varmışmış. Peki kimmiş bu? Gelsin hikayesini anlatsınmış.
1 Ağustos 1981 yılında doğmuş. İstanbul, Nantes, Ithaca-New York’ta yaşamış. Fotoğrafçılık okumuş, fotoğrafçı olamamış, film dersler almış, yönetmen koltuğuna oturamamış. Reklamcılık, internet ajanslarında proje yöneticiliği, fikir buluşçuluğu, dergicilik, editörlük gibi görevlerden sonra bir gün “yeter” demiş, ben yazmak istiyorum. Öyle işte. Başlamış bir blogger'lık sevdasına. Milet bu da iş mi demiş.


2- Şimdi Hazal mı blog’tan çıktı, blog mu Hazal’dan?
Blog hep Hazal’ın içinde vardı sanırım, ağrılar sıklaşıp sular patlayınca doğdu.


3- İlk blog açtığın güne geri dönecek olursak eğer, nasıl bir ruh haliydi o? Ampul mü yandı bir anda, kafada şimşekler mi çaktı? Yoksa hep vardı da planda, o güne mi denk geldi?
İşte, evde, müşterilere hayalimizdeki projeleri kabul ettiremeyince sıkılıyordum. Sürekli bir kitap yazma hayali. Ama ben gezmeyi de çok severim. Elma düşmüş olabilir birden. Ya dedim, neden blog yazmıyorum, ben aptal mıyım? Öyle açtım işte.


4- Seksi erkek nedir, ne değildir biz senden bildik. Seksi kadın da nasıl olunurmuş bir kenara not ettik. Peki iyi bir yazar, iyi bir blogger Hazal’ca nasıl olunurmuş, bir de onu öğrenelim.
Yanında seksi bir erkek olmayacak bir kere. Adamlar gezen kadın pek sevmiyor. Uzaktan bakıp içki ısmarlamakla yetiniyor. Blogger’lık, evde dolaşan karınca maceralarını yazmıyorsan, gezme işi. İyi blogger’ın bencesi şu: çok gezen, çok okuyan, çok meraklı, çok dirençli, çok planlı, çok erken kalkan, çok da geç yatan, çok tutkulu, çok sorulu, çok ikilemli insan.



5- Sence bir yazarın düşeceği en büyük hata nedir?
Ego çukuru.

6-Her gün yazıyorsun sen. Hem de hiç aksatmadan. Hiç tıkandığın olmuyor mu? Ya da “Bugün yazmasak olmaz mı?” dediğin?
Yazmasam olmaz mı dediğim olmuyor, internet yok diye dağlardan insanları şehre indirmişliğim (araba da kullanamam), bilgisayarım (a.k.a sevgilim) evde diye gecenin köründe Ataşehir’den dönmüşlüğüm, Otto’da millet eğlenirken yazı yazmışlığım çoktur. Ama tabii bazen tıkanıyor insan, yaşadıkların yetmeyince yazma telaşına. O zaman da başkalarının hikayelerini dinliyorum. 

7-Hazal her yerde. Yemeğin en lezzetlisi, serginin en şıkı, eğlencenin en kralı onda. Ama Hazal en çok nerede olmayı seviyor mesela?
Sabah Nişantaşı House Cafe Corner’da, yaz gelince bahçede, öğlen Mangerie’de, akşamüstü Galata sokaklarında, akşam arkadaşları gelsin de ya evde ya yemekte, gece Kiki, Minimüzikhol, bazen Corridor’da. Geceyarısı Aztek veya çift kaşarlı tostçuda. Pazar Tamirane veya Caddebostan sahilde. Arnavutköy Takanik, Kadıköy Beyaz Fırın, Sirkeci Malatya Pazarı, Çukurcuma 49, Galatasaray Urban, Tünel Şimdi’de.

8-Bir de ben biliyorum ki Bloody Mary hastasısın sen. Peki bunu İstanbul’da en iyi kim ya da neresi yapıyor?
En son Delicattessen’de içtim de bayıldım. Bir de Kantin iyi yapar. Ama Berlin White Trash’te içtiğimin eline su dökemez hiç kimse.

9-İstanbul’u çok seviyorsun, o belli. Sevmesen seninki yapılacak iş değil. Oldu da  İstanbul üzerine gül koklaman gerekti, başka hangi şehri koklarsın ve neden?
Berlin. Berlin. Berlin. Berlin. Berlin. Berlin. Berlin. Berlin. Berlin. Berlin. Berlin. Berlin.Berlin. Berlin. Berlin. Berlin. Berlin. Berlin. Berlin. Berlin. Berlin. Berlin. Berlin. Berlin. Berlin. Şöyle açıklasam olur mu?
http://hazalyilmaz.com/anlamarama/index.php/category/berlin/

10-Penti'nin  dergisi Pentilog senden soruluyor. Pazarları bizi sen Sabah’lıyorsun. Bir bakıyoruz ki “Entertainbul”da da karşımıza çıkıyorsun. Her gün “Anlam Arama” desen de sen, biz anlam arar olduk sürekli. Peki var mı başka projeler, Hazal’dan yeni inciler?
Efes Pilsen ile  iki ayrı proje yapıyorum şimdi. 
Biri: (http://www.gustamap.com/default.aspx) Duyurularına yavaştan başladık. Diğeri gizli. Bir ay sonra bilgisayarınızın ekranında. Bunun dışında Zero'ya her ay içki  ve yemek yazıları yazıyorum. Pentilog ekibi içindeyim, Çorap Delisi projesine dahilimVogue için yazdım bir iki. Le Cool, Pukka Living’in çıkardığı İstanbul Keşif Rotaları, monomundo.com çalıştığım yerler. Yazmaya açığım yani.

11- Bu alan da Hazal’a ait olsun ve Hazal boşluğu istediği gibi doldursun.
Buenos Aires, Dublin, Montreal’e gitmek istiyorum.

4 yorum:

*STYLEBOOM* dedi ki...

süper süper süper.
her gün okusam, bi daha okusam bi daha okusam, hatta bizzat hazala da soylemisligim vardir bu sehre tasnmadan once bu sehri ondan calissam, pazar kahvaltima renk katsam, hazalin bir dedigi mekana,sergiye, konsere iki etmeden isinlansam da boyle soylesi soylesi okumak, yeniden tanimak cok hosuma gittiiiiii!

harikasin lizardim, her postun bir oncekinden guzel, ilginc, renkli, heyecanli!

mgntwmn dedi ki...

Hazal'ı ilk berlin'den yazarken tanıdım. bir berlin aşığı olarak "aa benden bir tane daha var" dedim. sonra takibe aldıkça kıskandım. hep kıskandım. isteklerimiz ve yapmak istediklerimiz konusunda ısrar etmek gerektiğini gördüm bazen. bazen onun kadar şanslı olmadığımı düşündüm.

şimdi röp.te yeni bir bilgiye rastlamadım ama röp.ün başındaki satırları okurken benim gibi biri olduğunu daha gördüm:)
devam devam. takip ediyoruz...

une voguette dedi ki...

harika olmus!! hem soru sorma stiline bayildim hem de hazal'i tanimis oldum :)
ben ki almanya'dan hic ama hic hoslanmam daha dogrusu bir turlu sempati duyamam ama artik durum degisti! hazal sayesinde gormek istedigim yerlerin ust siralarina berlin yerlesti!

hayatımın şarkısı dedi ki...

Çok güzel eğlenceli bir makale olmuş ancak Hazal ile ilgili soru cevap tarzında derlediğiniz bölümden daha ilgi çekici geldi ilk paragraf =)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...