19 Mayıs 2010 Çarşamba

İmza Taklitçileri Miyiz?

Hep idollerimiz oldu hayatımız boyunca , örnek aldığımız, olmak istediğimiz. Hep başka birisi olmak istedik belki de , kendimizle yüzleşmek hep en zoruydu çünkü. Bunu nasıl yapabilirdik eğer içimizi değiştiremiyor, içten dışa doğru yayılması gereken mutluluğu, huzuru dıştan içe kazanmaya çalışıyorsak ? Hep içte aramamız gereken şeyi dışta arıyorsak? Başkası gibi gözükmeyi en çok ne kolaylaştırabilirdi? Giydiklerimiz….

Moda öyle bir şey ki zaman zaman onun yarattığı ”dönemsel” karakterler olmaya zorluyormuş bizleri hissi veriyor insana. 80′ler geri döndüğünde tayt giymeyi seviveriyoruz bir anda. Vintage moda olduğunda annemizin demode kıyafetleri nimetten sayılıyor, normalde belki de dönüp bakmayacağımız UGG botlar Kate Moss giyince ne de güzelleşiyor gözümüzde. ”ASLA” larımız nasıl da bir anda ”EN”lerimiz,”EN” lerimiz nasıl da bir anda ”ASLA”larımız haline geliyor, anlaşılır değil.

Önce Sienna Miller’a benzersek mutlu olabileceğimize inanıp bohem kıyafetlerimizi üstümüze geçirirken, bir anda yaramaz Paris Hilton’a özenip bol dekolteli elbiselere yöneliyoruz. Bir dönem punk, bir dönem bohem, bir dönem retro takılıyoruz. Peki biz gerçekten neyi seviyoruz? Ya da sevdiğimizi sandığımız şeyleri gerçekten seviyor muyuz?

Ben de ruh haline göre giyime inanırım, ben de tek bir stil yanlısı değilim. Değişikliğe, değişik stillerin kombinlenmesine bayılırım. Modayı eleştirmek söyle dursun en büyük takipçilerindenim. Ayrıca giyim tarzımızın karakterimizin dışavurumu olduğu fikrinin sonuna kadar arkasındayım. Ama bizler stillerimizle karakterimizi mi dışavuruyor, yoksa varolan stiller üzerinden yeni yeni karakterler mi ediniyoruz? Modayı mı kendimize yoksa kendimizi mi modaya uyduruyoruz?

Kate Moss , Edie Sedgwick , Madonna, Michael Jackson, Audrey Hepburn, Ali Macgraw gibi isimlerin stil ikonu olmalarının altında yatan en büyük sebep karakteristik giyim tarzlarıdır. O kadar ki dergileri karıştırdığınızda isimlere bakmadan hangi pantolonun Kate Moss’a ait olduğunu anlayabilirsiniz. Kıyafetleri derileri gibidir, o kadar bütünleşmiştir ki ayıramazsınız. Ne bir beden büyük ne bir beden küçük durur, tamdır. Kıyafetleri onların imzasıdır. Şekilde değişiklik olsa da el yazısı hep aynıdır.

Peki ya siz? Bir imzanız var mı ? Yoksa hep farklı imza atanlardan mısınız ?

Lizard'ın Notu: Bu yazı yaklaşık olarak bir sene önce başka bir yer için yazılmıştı. Burada paylaşmak istedim sadece.

2 yorum:

*STYLEBOOM* dedi ki...

benim kesinlikle bir imzam var ve bir coklari da beni oyle tanir,imzamdan da memnunum. ruh halim bile beni bambaskalastiracak bir tarza zor sokar beni, ha bazen bugun bardot olasim var derim ya da denizci olasim, seksi olasim var ama dergilerin, tvlerin,dizilerin, moda elitlerinin ol dedigini olmamisimdir hic bir zaman. cunku bence giydigin sey verdigin oy,sevdigin yemek,durdugun yer gibidir, baskalari soyledikce degismez sen degistikce, buyudukce, sevdikce, kizdikca degisir, senle degisir.

The Lizard Queen dedi ki...

ne mutlu sana:) benim de 1 sene once soylemeye calistigim sey bir nevi buydu aslinda. zevklerimiz ve tercihlerimiz bizi biz yapan seyler. onemli olan bu tercihleri biz mi yapiyoruz, yoksa bizim yerimize baskasi yapiyor da biz mi yaptik saniyoruz?

ama ben senin orjinal bir imzan oldugunu biliyorum zaten:)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...