11 Mayıs 2010 Salı

Süpermodellik Kavramı, İlk Ortaya Çıkışı ve İlk Süpermodel


"Süpermodel" kavramı ile ilk olarak 1940'larda tanışıldıysa da insanların aklına direkt olarak 1990'lı yıllar ve o dönemin tabir-i caizse altın kızları olan Cindy Crawford, Naomi Campbell, Christy Turlington, Claudia Schiffer, Linda Evangelista gibi bir elin beş parmağını geçmeyen isimler gelecektir. Kate Moss da bu dönemde ortaya çıkmış, bütün bu isimlerin arasında anılmayı başarmış ve birçok kişi tarafından son süpermodel olarak anılmıştır. Kate Moss'u takiben ortaya çıkan Gemma Ward, Gisele Bunchen gibi isimlerin süpermodel olup olmadığı hala tartışılsa bile daha çok başarılı birer model olarak anılmaktan ileriye geçememişlerdir.

Süpermodel kavramı nedir ve ne zaman ortaya çıkmıştır?


Michael Gross'un "Model: The Ugly Business of Beautiful Women" adlı kitabına göre süpermodel terimi ilk kez 1943 yılında, Clyde Matthew Dessner'in modellik hakkında yazdığı bir kitapta kullanıldı. Ama aslında ilk olarak Judith Cass, 1942 yılının Ekim ayında, Chicago Tribune için yazdığı bir yazısının başlığını, Dessner'den de önce, "Super Models are Signed for Fashion Show" olarak atarak bu kelimeyi kullandı ve böylelikle dünyayı süpermodel kavramı ile tanıştırmış oldu.

Süpermodel terimi hem podyumun hem de reklam kampanyalarının vazgeçilemeyen yüzleri olan, dudak uçuklatacak paralar kazanan, tüm dünyaca tanınan, sektörde büyük önem taşıyan bütün dergilerin kapaklarını süsleyen, hatta aynı ayda birden çok derginin kapağında karşımıza çıkan, diğer ünlülerden hiçbir farkı olmayan, birçok önemli davete katılıp ilgileri üzerine toplayabilen ve bir nevi "rockstar"a dönüşebilmiş modeller için kullanılıyor ya da kullanılıyordu. Bu sıfata layık görülmüş modeller, model olmanın da ötesinde, bir ikon haline gelmiş görünüşleri ile yeri geldiğinde markanın bile önüne geçebiliyorlardı. Özellikle 90'larda Linda Evangelista'nın ya da Naomi Campbell'ın tanıttığı bir elbiseye sahip olmak sadece güzel bir elbiseye sahip olmak değil, aynı zamanda onlar gibi olmaya biraz daha yaklaşmak demekti.

Kate Moss, Naomi Campbell, Christy Turligton

Moda dünyasının belki de Elvis'i, Madonna'sı, Michael Jackson'ı olan bu isimlerin soyadlarının bile kullanılmasına gerek yoktu. Bir tane Cindy, bir tane Naomi ya da Kate vardı, ve herkes böyle denince kimin kastedildiğini kolayca anlardı. Bu modellerin bir diğer önemli özelliği ise sıradışı ve karakteristik bir güzelliğe sahip olmalarıydı. Cindy Crawford'un kıvrımlı vücut hatları ya da Kate Moss'un aslında modellik kriterlerine uymayan kısa boyu, çarpık bacakları ve uzun yıllar tartışılan aşırı zayıf görüntüsü gibi. Ayrıca bu isimlerin başarısı ya da tanınırlığı sadece bir kampanya ya da markadan gelmiyordu. Buna bağlı olarak Victoria's Secret gibi önemli bir marka dahi  bu konuda bir kriter olamıyor, daha çok bu marka vesilesiyle tanınmış Heidi Klum, Adriana Lima ve hatta Tyra Banks bile sadece reklam kampanyalarıyla tanındığı, Christy Turlington 70'ten fazla Vogue kapağında yer alırken kendisi sadece 1 tanesinde yer alabildiği için süpermodel sıfatına layık görülemeyebiliyor. Bir diğer yandan bu süpermodellerin adı hangi skandala karışırsa karışşın, ister Naomi gibi sürekli basına saldırdığı fotoğrafları yayınlansın, ister Kate gibi uyuşturucu kullandığını ispatlayan videoları çıksın, bunlar sadece onların ününü arttırmaya yetiyor ve geri dönüşlerinin daha da olaylı olmasını sağlıyor. Bu nedenle günümüzde her ne kadar bilinen, tercih edilen ve iyi para kazanan modeller olsa da popülerlik ile süpermodellik kavramının birbirine karıştırılmaması gerektiğinin özellikle altı çiziliyor.

İlk süpermodel kimdir?

Lisa Fonssagrives

1970'lerin tanınan yüzlerinden ve Aids'ten ölen model Gia Marie Carangi'nin de yakın arkadaşı olan Janice Dickinson  kendisini ilk süpermodel olarak tanımlasa da işin aslı öyle değil aslında. Kendisinden önce Twiggy'nin olması bir kenara, ilk süpermodel için çok daha eskiye, hatta süpermodel kavramının doğmasından bile geriye gitmek gerekiyor.

Bazı kesimlerce ilk gerçek süpermodel Lisa Fonssagrives olarak kabul ediliyor. Kendisini iyi bir kıyafet askısı olarak nitelendiren model, kariyerinin zirvesinde olduğu dönemlerde bu sıfatla anılmasa da süpermodel olmanın birçok şartını yerine getirerek modellik yaptığı 1930-1950 yılları arasında Vogue başta olmak üzere, Vanity Fair, Time, Life, Town&Country gibi çok sayıda önemli dergiye kapak oluyor. İsveç'ten Paris'e balerin olmak için taşınan Fonssagrives, bir anda kendini moda dünyasının içinde buluyor, dönemin birçok önemli fotoğrafçısı tarafından fotoğraflanıyor, yaptığı evliliklerle de dikkatleri üzerine çekiyor ve böylece zamanının önemli isimlerinden biri haline geliyor.

Bunu takip eden yıllarda başta Twiggy olmak üzere Penolope Tree, Veruschka, Christie Brinkley, Naomi Sims, Stephanie Seymour, Jean Shrimpton gibi isimler de süpermodel olarak anılsa da bu kavram ancak 90'lı yıllara gelinmesiyle birlikte tavan yapıyor.

2000'lerde süpermodel kavramı

Linda Evangelista, Cindy Crawford, Lauren Hutton, Beverly Johnson, Christy Turlington ve Naomi Campbell

Günümüzde modeller gerek aşırı zayıflıkları, gerek birbirlerine olan benzerlikleriyle eskisi gibi ulaşılmaz güzelliği temsil etmek yerine sadece bir askı görevi görüyor. Fark yaratıp aradan sıyrılan isimler olsa bile bunlar süpermodellik mertebesine ne yazık ki erişemiyor. Çünkü artık eskisi gibi kıyafetin önüne, tıpkı tasarımcıların da istediği üzere, geçmeyi başaramıyor. Calvin Klein bile modellere eski ilginin kalmadığını ve bunun iyi bir şey olduğunu düşünüyor. Ayrıca artık birçok büyük marka reklam kampanyalarında daha çok Hollywood yıldızlarını ya da Lily Allen, Vanessa Paradis gibi ünlü şarkıcıları kullanmayı tercih ediyor.

Peki bunun sebebi gelişen teknoloji ile birlikte herkesin artık bir şekilde modayla ilgili olması, aradığına daha kolay ve çabuk ulaşabilmesi olabilir mi? Ya da modanın değişen hiyerarşisiyle birlikte podyumdan sokağa değil de sokaktan podyuma taşınması? Birçok stil sitesi veya blog'u sayesinde gerek farklı tarzları, gerek görünüşleriyle sokaklardan, yani içimizden yeni yeni insanların türemesi ve belki de ulaşılmaz diye nitelendirdiğimiz o büyülü dünyanın büyüsünün böylece bir şekilde bozulması ya da önceden sadece takipçi olabilen insanların internet sayesinde "takip edilebilir" olmayı keşfetmesiyle birlikte kendilerine rol modelleri edinmekten vazgeçmesi de nedenlerden birkaçı olarak gösterilebilir mi?

Daha da önemlisi insanlar söz hakkı edinince ve söylediklerinin önemsenmeye başladığını fark edip yargıç görevini üstlenince, yani bir nevi otoriteyi ele geçirince "süper" kavramı tamamen raflara kaldırılmıştır belki de?

Fotolar: The Fame Flame, The Fashion Ezine, Fashionologie, Veronica's Fashion&Make-Up Blog, Independent

2 yorum:

*STYLEBOOM* dedi ki...

müthiş yazı lizardım, özellikle de
http://style-boom.blogspot.com/2010/04/supermodelin-sonu.html adresli postumda yazdigim supermodelin sonu yazisina sadece beylerin ilgi alaka gostermesinden sonra seninki gibi kuvvetli bir disi kalemden boyle analitik bir yazi gelmesine pek sevindim!

*STYLEBOOM* dedi ki...

bir de vera! verayı bliyorum süpermodel olarak degil ama o sahhane tavır,eda ile biliyorum:))bu "ilk" olmasini da senden ogrendim daha da sevdim simdi!

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...