26 Kasım 2009 Perşembe

Ben, Kendim ve Biz...


Fotoğrafçı Manuel Vason’un geçtiğimiz ay Cent Magazine için yaptığı “Slave To Love” adlı fotoğraf çekimine bakıyordum. Sonra nerden çıktıysa aklıma Mirkelam’ın şarkısındaki şu sözler düştü: Sonra üzülsem… Üzüldüğüme üzülsem… Mirkelam’ı en son 10 yaşındayken dinledim, o zamanlar koşan bir adamdı, şimdi napıyor bilmiyorum. Neyse yine de bu, beynimde bahsi geçen sözlerin yankılanmasını engellemiyor. Sonra düşündüm, bilinçaltım bana bir mesaj mı vermeye çalışıyor diye. Su uyur, bilinçaltı uyumaz vesselam.

Bugünlerde birçok şeye üzülüyorum. Ortada bir sorun varken neye üzüldüğüm belli, ortada bir sorun var işte ve ben yengeç misali yandan yandan geçebilenlerden değilim. Geçmişi, kölesi olduğumuz aşkları, biten dostlukları, yanlış seçimleri, ah keşkeleri düşünüp düşünüp iç çekiyorum. Ama bazen ortada bir şey de olmuyor, işte o zaman durup durup üzülüp, sonra da üzüldüğüme üzülüyorum.

Bugün “Kendine bunu neden yapıyorsun?” diye sordum. Ama Kendim sır verip sır vermeyenlerden. Her sorunda oturup adam gibi konuşabilseydik bu kadar çok tartışmazdık zaten. Önemli organları birbirine bağlı olduğu için ameliyatla ayrılamayan yapışık ikizler gibiyiz. Yoksa birbirimizi kestirip atacağız ama ne yazık ki birimiz olmadan diğerimiz olamıyor.

Mutlu değil orası belli. Ben Kendim’e her aykırı bir şey yaptığımda daha da içine kapanıyor. Aynı şeyi yiyor, aynı şeyi içiyoruz ama ben doyduğumu sanarken o doymuyor, bazen de yediğim şeyler onu zehirliyor. Bana inanmıyor, sözde onu kandırıyormuşum. Onu hep oyalıyor, verdiğim sözlerin hiçbirini tutmuyormuşum. O ne istediğinden emin , bense avare avare dolaşıyormuşum. “Söyle o zaman bakalım Bayan Kendini Çok Bilmiş, ne istiyorsun?” dedim. “Doğru zamanda doğru yerde olmayı, ama senin yüzünden hep kaçırıyorum.” dedi ve o derin sessizliğine tekrar gömüldü.

Kabul ediyorum, Kendim’e bir iki kere riyakarca davranmışlığım var. O yakın bir dostun hoşsohbetini aradı, ben onu konuşmanın imkansız olduğu kötü müzikli ucuz partilere götürdüm. O birisine selam vermek istedi ama o sırada ben kafamı çevirdim, selam yanlış insana gitti. “Dur! Koşma, yoruluyorum.” dedi, ben “Acelem var.” dedim. O güneşin doğuşunu görmeyi istedi, ben batışını. O bugün dedi, ben yarın dedim. “Az olsun ama öz olsun” dedi, ben “Fazla mal göz çıkarmaz dedim. O "Aşk" dedi, ben “Şimdi olmaz.” dedim. İşte bu yüzdendir ki şimdi benim çevrem çok, Kendim ise yalnız.

Ama dedim ya yine de kestirip atamıyoruz birbirimizi. O yüzden ortak bir payda da buluşmaya bakmalı. Diyorum ki biraz huyundan gitsem, sözünü dinlesem aradaki buzlar erir mi? Otursak şöyle karşılıklı, döksek kirli çamaşırları bu uzaklık biter mi?

Kendim sessizliğini bozmuyor, gene susuyor. Bu sessizlik ise beni sürekli korkutuyor. Ama yok, bu sefer dokunmayacağım. Habire peşimden sürükleyip huzursuz olduğu yerlere onu zorla sokmayacağım. Mutlu değilse mutlu değil, onu öyleymiş gibi yapmaya zorlamayacağım. Söz verdik bir kere, bu sefer sözümü tutacağım.


Foto: Manuel Vason
Kaynak: Cyana Trend Land

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...