Kızgınım. Her şey bitiyor. Boş sigara paketlerine kızgınım. Güzel geçen yazların ardından gelen kışa kızgınım. Çalan telefonların artık çalmamasına kızgınım. Kahküllerim uzuyor. Uzayan kahküllere kızgınım. Biten her türlü ilişkiye kızgınım. Dün çok seviyordun hani? Bugün sevmemene kızgınım.
Fonda Edith Piaf, Ne Me Quitte Pas çalıyor. Anlaşılan o da biten şeyleri sevmiyor, bitsin istemiyor. Beni terk etme diye bağırıyor.
Fonda Edith Piaf, Ne Me Quitte Pas çalıyor. Anlaşılan o da biten şeyleri sevmiyor, bitsin istemiyor. Beni terk etme diye bağırıyor.
Sokağa çıkıp tanımadığım insanlara selam vermek istiyorum. Gidip yanlarına “Nasılsın? Öylesine değil gerçekten nasılsın?” diye sormak istiyorum. Ama en çok da bana sorulsun istiyorum. Otomatik bir “İyiyim.” cevabı olmadan, çeksek şöyle bir sandalye karşılıklı, cidden nasıl olduğumuzu anlatsak birbirimize? Nerden geldiğimizi bilmeden, nereye gideceğimizi merak etmeden, adlarımızı bile öğrenmeden…. Ben ona bir çay ısmarlasam, o bana bir sigara uzatsa, art niyet aramadan paylaşsak kızgınlıklarımızı? Evde yemek bekleyen kocayı, yarınki büyük iş toplantısını, son metronun saatini unutsak da biraz kendimizden konuşsak? Hayat biraz daha hafiflemez mi, la vie en rose olmaz mı?
Karşımda Edith Piaf konseptli fotoğraf çekimi, fonda bu sefer “Je Ne Rigrette Rien”. Her şeye rağmen…
Zink Magazine Kasım 2008 sayısı. Fotoğrafçı: Jamie Nelson, Sanat yönetmeni: Danielle Von Braun, Makyaj: Lottie, Saç: Gillian Kuhlmann, Styling: Yahaira Familia, Model: Kornelia Strzelecka
Fotolar: http://jamienelsonphoto.blogspot.com/
1 yorum:
çok eski bir yazıymış ama şuan bunları hissediyorum ben de. hislerime tercüman olan insanları bir anda sevebiliyorum. hem de bu insanlar benim sevdiklerimi seviyorsa (edith piaf gibi) daha da mutlu oluyorum. umarım iyisindir. :)
Yorum Gönder