Atalarımız her zaman haklı çıkmayabiliyor. Misal: Eskiye rağbet olsa bit pazarına gün yağardı.
Şarabın en eskisi makbul mesela. Yeni aldığımız Converse’leri de pisleteceğiz, kirleteceğiz diye özel bir çaba sarf ediyoruz. Sonra o yıpratılmış, eskitilmiş görünen jean pantolonlara harcadığımız onlarca paraya ne demeli? Peki ya vintage?
Vintage son günlerin ağızdan düşmeyen en “in” kelimesi, vintage aşağı, vintage yukarı. Bilen de bilmeyen de cümle için de mutlaka kullanıyor. Nil Karaibrahimgil bile Oscar’a katılıcak olsa vintage McQueen kıyafeti giyeceğine dair demeçler veriyor. Alexander McQueen ne zaman vintage oldu mesela? Ya da Nil başka bir zaman diliminde yaşıyor??
Vintage ile ikinci el aynı anlamı taşımıyor. Vintage olabilmesi için belirli bir geçmişe sahip olması ve döneme ait olması gerekiyor. Basite indirgersek 40 yıldır bekletilmiş şarabı içmekle sadece 2 senedir bekletilen şarabı içmek aynı tadı vermiyor. İşte vintage tutkunları da kıyafetlerde o 40 senelik şarabın tadını arıyor.
Benim şimdi size güzel bir haberim var. 2 gün önce posta kutuma bir mail düştü. Yarın Cihangir’de yepyeni ama içi tarihle dolu olduğunu umduğumuz “Matchbox” adlı bir vintage butik açılıyor. Herkesi de saat 17:30-20:30 arası düzenlenecek açılış kokteyline davet ediyor.
İşlerimi ayarlarsam ben bir uğrayacağım, kim bilir belki de ellerim dolu ayrılacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder